30 Mayıs 2012 Çarşamba

HAY AKLINIZIN DİBİNİ SEVEYİM SİZİN!..


Bir kanser gibi bu ülkenin her noktasına yayılan ve hemen her yurttaşın zihnine saldıran acaip bir çapsızlık ve sığlık hastalığı her gün yeni kurbanlar almaya devam ediyor!

İnsanın, etrafına baktığında zekâ eseri bir söz, aklı selîm bir fikir, zarif bir davranış görememesi gerçekten azap verici bir durum! 

Bu durumun uzunca bir süre devam etmesi halinde ise ortaya “mank” denecek kadar biçare ve güdülmeye hazır bir neslin çıkması da haliyle kaçınılmaz oluyor! Toplumu sinsice kemiren bu illetin yarattığı hasarlı beyinlere artık daha bir sık rastlar olmamız da boşuna değil!

Bu durumun nedenlerini zaman zaman muhtelif yazılarımızda kendimizce sorguladığımızdan, o konulara burada yeniden girmeyeceğiz. Bunun yerine, “nedenler, sonuçları ile ölçülür” ilkesinden hareket ederek, bu durumun nedenlerinden çok sonuçları üzerinde duracağız.

Bu noktadan sonra sadede gelecek olursak, kasıtlı olarak hızla ve sürekli olarak “değiştirilen” siyasi gündem tuzaklarından kurtulmayı başaramayarak fikri bir baş dönmesi yaşayan muhalif siyasilerimizin, bu durumdan dolayı artık zihinsel olarak kusmaya başladıklarını görmek vatandaş olarak bizleri gerçekten üzüyor!..

Nasıl derseniz; daha bundan birkaç gün önce, Ulusal Kanal adlı TV kanalındaki bir haber programında, “Yeni Anayasa” çalışmaları konusunda fikir beyan etmek üzere ekrana çıkan CHP Milletvekili ve aynı zamanda bir “Anayasa Hukukçusu” olan Prof. Dr. Süheyl Batum, canlı yayın esnasında öyle sözler etti ki, ekran başında kendisini izlerken adeta donduk kaldık!.. 

Programın bir yerinde, İşçi Partisini temsilen programa katılan Ferit İlsever, CHP ve MHP’den, AKP’nin “Yeni Anayasa Çalışmaları” için kurdurduğu komisyona katılmalarının yanlış olacağını ifade etti. Fakat ne gariptir ki, İlsever’in bu sözleri, hem MHP’yi temsilen Ankara’dan yayına katılan MHP milletvekili Prof. Dr. Özcan Yeniçeri’den, hem de stüdyoda hazır bulunan CHP milletvekili Prof. Dr. Süheyl Batum’dan anlaşılmaz derecede sert bir karşılık buldu. “Demokrasi”nin icaplarından tutun da, kendilerinin öyle ise parlamentoda ne için bulunduklarına kadar bir dizi bilindik söylemi yeniden sayıp döken bu vekiller, bu düşüncesinden dolayı İlsever’e açıkça hücum ettiler!..

Muhalif fikirlere ve mecliste meşru bir şekilde yer alan muhalefet partilerinin görüş ve haklarına karşı gösterdiği saygıyı(!) her fırsatta açıkça ortaya koyan AKP gibi bir parti ile bırakın yeni bir anayasa yapmak için “birlikte” çalışmayı, ortaklaşa bir “tuvalet nizamnamesi” bile yapılamayacağını bizim gibi sıradan vatandaşlar bile anlamışken, böylesine hayati bir konuda onlarla ortak bir çalışma içine girip, asgari bir müşterekte buluşmayı umabilmek, nasıl olur da “demokratik bir tavır” olarak kabul edilebilir?!..

İşin daha vahim yönü ise şu:

Mecliste bulunan bu iki muhalefet partisini adeta “konu mankeni” olmamaları konusunda uyaran Ferit İlsever’e, bilhassa Süheyl Batum'un ettiği hücum, tam da evlere şenlik dendiği cinsten!..

Süheyl hocaya göre, Ferit İlsever, bu ikazı yapmakla aslında toplam %42’lik muhalif oydan CHP hissesine düşen oylara göz dikmekte imiş, ama bunu doğrudan söyleyemediği için böyle bir taktik yürütüyormuş!..

Ferit İlsever, bir acayip(!) zekânın mahsülü olan bu "hücumu", muhtemelen ev sahibi konumunda olması dolayısı ile “ya, Allahaşkına, ülke olarak bir içinde bulunduğumuz duruma, bir de şu konuştuğumuz şeylere bakın!..” diyerek savuşturmaya çalıştıysa da, Süheyl Batum, bu konudaki ısrarını sürdürmeye yine de büyük bir iştahla devam etti!..

Şimdi, sayın Süheyl Batum, bütün bunları gerçekten inanarak söylüyorsa, ana muhalefetin durumu gerçekten vahim demektir!..  

Anlaşılıyor ki, sayın Batum, bu ülkedeki muhalif oyların toplamının artık %42’de sabitlenmiş olduğuna ve bu oranda herhangi bir artma ve azalma ihtimali olamayacağına ve dolayısı ile de, her ne olursa olsun AKP oylarının %58’in altına çekilemeyeceğine kesin olarak iman etmiş!.. Ve İlsever’in de aynı düşüncede olduğunu varsayarak; “sen %1 bile oy alamamış bir partisin, (sen de tıpkı benim gibi) hakkına razı ol ve benim payıma göz dikme!..” anlamına gelen bu sözlerle, sözümona onu uyarmış oluyor!..

Biz de böylece sayın Batum vasıtası ile bu yeni CHP’nin aklının dibini görmüş ve anlamış oluyoruz!.. Demek ki, %25’e çoktan razılar!..

“Çapsızlığın” kibar adı vizyon eksikliği!..

Ve işte bu millete umut vermesi, alternatif olması gerekenlerin “vizyonu” da bu!.. İster hemen ye, istersen sabaha sakla!..

* * *

Fakat, naçizane, onlara; “bundan bile kadar emin olmayın!..” deriz. Zira, “aza kanaat etmek” bir “tarz-ı hayat” olabilir ama asla bir “tarz-ı siyaset” olamaz!.. Eskilerin dediği gibi: Teke olacak oğlak da kıçından değil, b.kundan belli olur!.. Lâkin, nihayetinde olacak olan da yine Türkiye’ye olur, Türk milletine olur!..

Çok yazık olur, hem de çok yazık olur!...


...



0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.