17 Ocak 2012 Salı

Hayatın ve Ölümün Şehri


NANKİNG KATLİAMI


II. Dünya Savaşının hemen arefesinde Uzak Doğu'da yaşananlar Batı Cephesinde olup bitenler kadar nedense pek ilgi çekmemiştir. 


İlgi yönlendirmede önemli bir araç olduğu inkâr edilemeyecek sinema sanatını en güçlü şekilde icra eden Amerikan sinemasının, yani Hollywood'un, (özellikle savaş filmleri söz konusu olduğunda) içinde Amerika'nın olmadığı bir hikayeye pek sıcak bakmaması, dolaylı olarak dünya milletlerinin kendi sunduklarına göre odaklanmasını sağlmaktadır. 


"Sağlamaktaydı" desek daha doğru olacak. Zira değişen dünya koşulları ile beraber, Amerika'nın bu konudaki "tekel"i de kırılacak gibi görünüyor. Öyle ki, Uzak Doğu'da yeni ve büyük bir yıldız olarak parlayan Çin, sadece sınai üretimde değil kültürel konularda da artık dünya çapında önemli eserlere imza atıyor. Bunlardan biri de; "City of the Life and Death", yani "Hayatın ve Ölümün Şehri" adlı 2009 yapımı bir film.


Bütünüyle Çin sinemasının imkânları, yönetmenleri ve oyuncuları ile "siyah/beyaz" olarak çekilen bu film, izleyenlerin zihinlerinde gerçekten önemli izler bırakan, son derece etkileyici bir film.


Konusunu yaşanmış bir olaylardan alan bu film, emperyalist paylaşım savaşlarının Doğu cephesindeki yansımalarına da ışık tutuyor. Bu anlamda, Ağustos 1937'de Çin üzerinde egemenlik hakkı olduğu iddiası ile Çin'e asker çıkaran Japonya'nın, kimilerince "Büyük Doğu Asya Savaşı" olarak da adlandırılan bu savaşta, Nanking şehrinde Çin halkına yaptığı katliamlar ve Çinli kadınlara reva gördüğü tecavüzler, bu filmle son derece çarpıcı bir şekilde sinema diline aktarılmış. 



Dünya çapında ses getiren ve yönetmenliğini Lu Chuan'nın yaptığı "savaş karşıtı" bu film, daha uzun yıllar kendisinden bahsettirecek ve dünya klasikleri arasına girecek gibi görünüyor. 


Lu, bu filmde dikkat çekici bir dengeyi yakalamayı başardığı bir gerçek. Olaylara tek taraflı bakması halinde şovenist bir ağırlık kazanması muhtemel olacak olan bu filmde, filmin kahramanlarından biri olarak bir Japon subayı da ustalıkla filme dahil eden Lu'nun, Çin hükümetinin desteğini almış olmasına ve bu güne kadar bu konuda Çin'de dinmeyen güçlü duygulara rağmen, milliyet temeline dayanmadan insanların saygı ve onur sahibi olabileceğini filmdeki karakterle anlatmayı başarması da filmin önemli filmler arasına girmesinde önemli bir etken. 


Son olarak, bugüne kadar her "iddialı" filmin olmazsa olmazı olarak kabul edilen ve filmle özdeşleşen bir "özgün" bir müzik kullanılmaya gerek görülmemesi, filmde bir "eksiklik" yaratmamış. Film, bu yönü ile de ayrıca dikkat çekici. 


İşte, bu filmden kareler ve filmin fragmanları:










...


0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.