26 Ekim 2011 Çarşamba

CHP ve MHP Anayasa çalışmalarından derhal çekilmelidir!..

ABD, AB ve PKK'nın ısrarla talep ettiği ve AKP'nin de vazife kabul ettiği "yeni anayasa" çalışmalarına "görüş"(!) bildirmek üzere katılacaklarını beyan eden MHP ve CHP, şayet bu kararlarından vazgeçmezler ise millet ve tarih nezdinde büyük vebal altında kalacaklardır!.. 


Artık şunu iyice anlamış olmaları gerekir ki, "Bölünme Anayasası" olduğu apaçık belli olan ve Cumhurbaşkanı tarafından "ideolojisiz anayasa" olarak tarif edilen bu "Türkiye'yi Türksüzleştirme anayasası"nı yürürlüğe koymak için iktidarın, bu iki muhalefet partisinin ne görüşlerine, ne de fikirlerine ihtiyacı vardır. AKP'nin bu aşamada ihtiyacı olan tek şey, "meşruiyet" tartışmalarına meydan vermeden "vazifesini" bir an önce kotarmaktır. Sayısal anlamda bunu engelleme imkânı bulunmayan muhalefet, değiştiremeyeceği bir netice için "dolgu malzemesi" olmayı kabul etmek yerine, bu, çok önceden tasarlanmış senaryonun figüranı olmayı reddettiğini açıkça beyan etmelidir!.. 


Hülâsa, muhalefete düşen iş-eğer gerçekten muhalefet ise-(bir başlarsa, bir daha durdurmaya güç yetiremeyeceği) anayasa çalışmalarını asla başlatmamaktır!.. Hele ki, karşılarında; "sadece "cumhuriyet" kelimesine dokunmayacağız!.." diyen bir iktidar partisi varken!..


Şurası iyi bilinmelidir ki; "egemenlik, kayıtsız şartsız millettindir" demek, "egemenlik kayıtsız şartsız meclisindir" demek değildir!.. "Güçler ayrılığı prensibi" gereği, yargı gücü de milli egemenliğin bir parçasıdır!.. Anayasalar, içinden yürütme organı(hükûmet) çıkaran "meclisler" tarafından değiştirilemezler. Yani, ihtiyaç duyulan ve sadece (anayasa mahkemesince denetlenmeden yürürlüğe konulamayan) kanunlar çıkarmak yetkisini haiz bir meclis, hele ki "değiştirilemeyecek maddeler"i değiştirmek yetkisine hiç sahip olamaz!.. (Kaldı ki, bu maddelerin değiştirilebilmesi  için o devletin fiilen ortadan kalkmış olması gerekir!..) Anayasaları değiştirmek işi, ancak ve ancak "anayasa yapmak üzere" toplanan ve görevini tamamladıktan sonra yerini yeni bir meclise terk eden "meclisler" tarafından yapılabilecek bir iştir. Dünyanın gelişmiş bütün demokrasilerinde de bu böyledir. Mesela, Lüksemburg, Belçika, Hollanda gibi BENELUX ülkeleri denilen ülkelerin ve Danimarka'nın anayasasında, şayet meclis; "değiştirilemez hükümleri" değiştirmeye kalkarsa, kendini otomatikman fesh etmiş sayılmakta ve  yeniden seçimlere gidileceği kesin hükme bağlanmış bulunmaktadır.


Her "yeni" olan "iyi" olacak diye bir kural yoktur. Davul zurna ile ilan edilen ve ilan edildiğinde adeta bayram edilen "Tanzimat Fermanı"nın Osmanlı imparatorluğunu ne hale getirdiği unutulmamalıdır. Kendisinin, sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanlığı ile değil, aynı zamanda BOP Eşbaşkanlığı(!) ile de görevli olduğunu açıkça beyan eden bir başbakan öncülüğünde yapılacak bir anayasanın sadece Türk milletine değil, ne olup ne olmadığı milletçe tam olarak "bilinemeyen" ve "milli irademiz" dışında başka bir "irade" tarafından hazırlandığı gayet açık olan ve adına BOP denen şey her ne ise, onun da çıkarlarına hizmet edeceği aşikâr değil midir?.. 


İstanbul Barosu başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal, geçtiğimiz pazar günü Ulusal Kanal'da düzenlenen bir açık oturumda; "yeni anayasa, bir "görev anayasası" olacaktır!.." derken, bu konuşmada kastedilen bu görevin "BOP'a dair görevler" olmayacağını kim temin edebilir?!.. Yine sayın Kabasakal'ın dikkat çektiği üzere: "Erdoğan, "Referandumda kabul edilen 26 maddeye(*) dokundurtmam!.." diyerek kırmızı çizgilerini ilan etmiş iken siz daha neyin görüşmesine katılacaksınız?!.."


* * *


Tekrar edelim ki, meclisteki muhalefet partileri, "geri dönüşü olmayacak bu yola" asla adım atmamalı ve oyları ile kendilerini vekil tayin eden vatandaşlarının da kendilerine bunun için vekalet vermediklerini akıllarından bir an bile çıkarmamalıdır!..


...


(*)12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda kabul edilen 26 madde ile Anayasa’da önemli değişiklikler yapılmış, Anayasa Mahkemesi iki daireli yapıya dönüştürülürken, Anayasa Mahkemesi’ne Meclis tarafından üye seçilmesi imkanı getirilmişti. HSYK’nın yapısı yeniden düzenlenirken HSYK’ya yerel mahkemelerden üye seçilmesi sağlanmıştı. Sivillerin askeri mahkemede yargılanamayacağı da hüküm altına alınmıştı...







0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.