26 Ekim 2011 Çarşamba

CHP ve MHP Anayasa çalışmalarından derhal çekilmelidir!..

ABD, AB ve PKK'nın ısrarla talep ettiği ve AKP'nin de vazife kabul ettiği "yeni anayasa" çalışmalarına "görüş"(!) bildirmek üzere katılacaklarını beyan eden MHP ve CHP, şayet bu kararlarından vazgeçmezler ise millet ve tarih nezdinde büyük vebal altında kalacaklardır!.. 


Artık şunu iyice anlamış olmaları gerekir ki, "Bölünme Anayasası" olduğu apaçık belli olan ve Cumhurbaşkanı tarafından "ideolojisiz anayasa" olarak tarif edilen bu "Türkiye'yi Türksüzleştirme anayasası"nı yürürlüğe koymak için iktidarın, bu iki muhalefet partisinin ne görüşlerine, ne de fikirlerine ihtiyacı vardır. AKP'nin bu aşamada ihtiyacı olan tek şey, "meşruiyet" tartışmalarına meydan vermeden "vazifesini" bir an önce kotarmaktır. Sayısal anlamda bunu engelleme imkânı bulunmayan muhalefet, değiştiremeyeceği bir netice için "dolgu malzemesi" olmayı kabul etmek yerine, bu, çok önceden tasarlanmış senaryonun figüranı olmayı reddettiğini açıkça beyan etmelidir!.. 


Hülâsa, muhalefete düşen iş-eğer gerçekten muhalefet ise-(bir başlarsa, bir daha durdurmaya güç yetiremeyeceği) anayasa çalışmalarını asla başlatmamaktır!.. Hele ki, karşılarında; "sadece "cumhuriyet" kelimesine dokunmayacağız!.." diyen bir iktidar partisi varken!..

Devamını gör...

Uzaylılar kara deliklerde mi yaşıyor?


Her geçen gün dünya ötesi yaşama dair yeni iddalar türetiliyor. Uzaylı kolonilerinin kara deliklerde gizlendiği iddia ediliyor 


Moskova'daki Rus Bilimler Akademisi Nükleer Araştırma Enstitüsü'nden Profesör Vyacheslav Dokuchaev'e göre, bazı kara deliklerin iç yapısı karmaşık ve bu karmaşık iç yapı fotonların, moleküllerin ve gezegenlerin merkezi bir tekilliğin yörüngesinde dönmesine imkan veriyor.


Tekillik, kara delikte uzayın ve zamanın sonsuz olduğu bölgeye deniyor. Ama profesör, belli kara deliklerin merkezinde ve doğru koşullar altında uzay ve zaman çatısının bir kez daha var olduğu bir bölgenin mevcudiyetini iddia ediyor.


Buna göre, eğer yüklü ve dönen bir kara delik yeterince büyükse, olay ufkunun yani ışığın ve hiçbir şeyin olmadığı noktanın ötesindeki çekim güçlerini zayıflatabilir ve kara deliğin çekiminden kaçabilmek söz konusu olabilir.

Devamını gör...

24 Ekim 2011 Pazartesi

Amerikan kılavuzluğunda PKK ile mücadele!..

Son olmasını can-ı gönülden dilediğimiz ve fakat bu gidişle bunun "son" olamayacağını içimiz kan ağlayarak gördüğümüz PKK terörü, bir gün arayla 32 vatan evladının daha canına kıydı. Bu yazının yazıldığı gün, ne yazık ki, 3 şehadet haberi daha geldi.


Söylemeye ne kadar gerek var, bilemiyorum, rutin olduğu üzere, televizyon ekranlarından derhal; "savaş uçaklarımız Kandil'i bombalıyor!.." haberleri geçmeye başladı!.. Şehit sayısının yüksekliği, "güzel şeyler olacak" diyen cumhurbaşkanını bile ürkütmüş olmalı ki, durumun vehameti, kendisine "intikam" sözcüğünden başka bir söz sarfetme imkânı bırakmadı. Daha bir kaç gün önce, askere "moral" vermek için "gizlice" ziyaret ettiği (fakat ne hikmetse ziyaretten sonra poz poz resimleri basına dağıtılan bu ziyaretten sonra) birliğimiz 8 koldan PKK saldırısına maruz kaldı!..


Bu defa rutinin dışına çıkıldı ve "Kandil'e Hava Harekâtı"na ek olarak, "başkomutan sıfatı ile harita üzerinde, harekâta dair subaylardan brifing alan cumhurbaşkanı resimleri eşliğinde" sınır ötesi harekât başlatıldığı haberleri verilmeye başlandı. Ardından da, "flaş haber" olarak Amerika ile "nokta istihbarat" konusunda anlaşmaya varıldığı haberleri geldi. Lâkin, çok geçmeden "sınır ötesine" bir harekât yapıl(a)madığı bizzat Genel Kurmay tarafından duyuruldu!.. Arkasından da; "aralarında üst düzeyden olanlar da dahil 40 küsür teröristin etkisiz hale getirildiği" ilan edildi ve böylece millet üzerinde büyük bir infial yaratan bu son hadisenin şoku nispeten hafifletilmiş oldu.


Buraya kadar, bunlar hepimizin bildiği, kamuoyu önünde cereyan eden şeyler. 


Fakat bir de bu işin bir arka yüzü var ki, tam anlamı ile içler acısı!..  

Devamını gör...

15 Ekim 2011 Cumartesi

Sahi, ne oldu Kaddafi ?!..


Daha bir kaç ay öncesine kadar Libya'nın "özgürleştirilmesi" faaliyetlerini "canlı canlı" bütün dünyaya ulaştıran ajanslar, arada bir de Kaddafi'nin ya da oğullarından birinin yakalandığını anons etmeyi ihmal etmiyorlardı. Daha seyrek olmakla beraber şimdi de bu türden haberler duyuluyor ama yine arkası boş çıkıyor. Daha bir kaç gün önce Libya'nın başkenti Tripoli'de Kaddafi güçlerinin muhaliflere ciddi bir saldırıda bulunduğu haberleri geldi. Öyle anlaşılıyor ki, Kaddafi'yi saf dışı bırakmak göründüğü kadar kolay olmayacak.


...








Devamını gör...

14 Ekim 2011 Cuma

Uçan Telekulaklar!..

Devletler arası istihbarat faaliyetlerinde kullanılan tekniklere, teknolojik gelişmelere paralel olarak her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. 


Soğuk savaş döneminde, Amerikan havacılık şirketi Lockheed (şimdi Lockheed-Martin oldu) tarafından geliştirilen ve "Dragon Lady" adı ile bilinen Amerikalıların o ünlü U-2 casus uçağı ile başlayan ve yine o ünlü "SR-71 Blackbird" uçağı ile devam eden istihbarat havacılığı, şimdilerde insansız (unmanned) hava araçları ile daha da bir ivme kazanmış durumda. 


Bunun en son örneği, Amerikan Northrop Grumman şirketi tarafından geliştirilen "RQ-4A Global Hawk" insansız hava aracı idi. Global Hawk, bu defa Almanlar tarafından revize edilip geliştirilerek Almanya'nın hizmetine konulmuş durumda... 


Konuya dair Türk medyasında yer alan haber ise şöyle:

Devamını gör...

13 Ekim 2011 Perşembe

Fıtrat, Kader ve İrade üçgeninde insan

"Kendi değerlerinden habersiz bir hayat sürerek, her şeyin en iyisi ve en doğrusunun Batı'da olduğu zehabına kapılmak ve Batı'dan gelen her şeyi baş tacı etmek, kapitalist tahakkümün zihinlere kazıdığı geri kalmışlık duygusunun tezahüründen başka bir şey değildir. 


Yeryüzünde, maddi ve manevi ne kadar değer varsa hepsini "meta"laştırıp alınır-satılır bir mal haline getiren bu zihniyet, şimdi de habire insanlara, insani değerlerini nasıl maddeye tahvil edebileceğinin yollarını (sözümona) gösterecek kitaplar yayınlayıp duruyor!.. 


Bu, bol reklamlı, "az bir paraya, çok şey vaadeden hazır reçeteler" için oluk oluk para akıtan insanlarımızın, ceplerinden çıkan paraların, ne karşılığında nereye gittiğini, aşağıdaki yazıyı okuyarak bir daha düşünmesini diliyorum." 


Fıtrat, Kader ve İrade üçgeninde insan 


Semavî dinlerin aşkın boyutunu yok sayarak mesajlarını dünyevîleştiren ve tek boyuta indirgeyen veya hakikatin bir kısmını öne çıkarıp diğer boyutlarını göz ardı eden, öteleyen onlarca kitabın yayımlandığı bir zaman diliminde yaşıyoruz.

Devamını gör...

4 Ekim 2011 Salı

Barış Ümidi(!) var mı?!..

Tarih, 3 Ekim 2011. Akşam saatleri...


Habertürk Kanalında "Akşam Raporu" adlı program yayında.


Konuk Hasan Cemal. 


Konu: "Kürt Meselesi(!)'nde Çözüm ümidi!.."


Hasan Cemal yeni bir kitap yazmışmış. Spiker kız soruyor: 


"Barış ümidi var mı?"


Hasan "abi", önce derin bir ümitsizlik içinde imiş gibi şöyle bir duruyor, sonra "derin bir nefes" alıyor ve arkasından, en ümitsiz zamanlarda rüyalara giren o aksakallı dedeler gibi dudaklarını oynatıyor:


"Var!.."


Bizler de; "Ohh!.." diyerek, derin bir nefes alıyoruz.


İlahi, Hasan abi!


Yapma bize böyle, az daha yüreğimize indiriyordun!..


Arkasından, "yürek ferahlatan" ikinci bir haber daha geliyor:


-"Peki, bu konuda bir teklif gelse, "arabuluculuk" yapmaz mıydınız?.."

Devamını gör...

2 Ekim 2011 Pazar

Halk ve Siyaset

"Halk, basit yaşar ama basit bir yığın değildir." 


Prof. Dr. Şahin Filiz'in; "Halkın Sırtına Binenler" başlıklı makalesinde geçen bu muhteşem vurguyu, bu ülkeyi "muhalefetsiz bırakan" o sözde siyaset erbabına ithaf etmek istiyorum! 


Halk, bireylerden meydana gelse de, bireyden çok daha farklı ve çok daha ötede bir karaktere sahiptir. Bu durum, "toplumsal psikoloji", ya da "kitle psikolojisi" adı altında çok çeşitli incelemelere konu edilmiş ise de, sayın Prof. Dr. Şahin Filiz'in aşağıdaki makalesinin, günümüz Türkiye'sinin fotoğrafını gayet net bir şekilde ortaya koyması ve daha güncel ve daha somut teşhisler içermesi bakımından ayrı bir önem taşıdığına inanmaktayım.


Bu makaleyi; karada yaşamakta ısrar eden balıklar gibi siyasetin kıyısında çırpınıp duran "müzmin muhalefet"e bir faydası olacağını düşündüğümden değil ama en azından "milli muhalifler" için "ufuk açıcı" bir makale olacağının muhakkak olduğu düşüncesinden yola çıkarak sizlerle paylaşmayı gerekli buldum. Şimdi, geçelim o makaleyi okumaya:


HALKIN SIRTINA BİNENLER



Devamını gör...
 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.