6 Nisan 2011 Çarşamba

Sınavda hile yapan seçimde yapmaz mı?

Dün, tam da seçimlerdeki hile iddialarına dikkat çekmeye çalışırken, malûmunuz olduğu üzere bu defa da 27 Mart Pazar günü yapılan ÖSYM sınavında "şifre" iddiaları ortaya atıldı ve memleket yeniden çalkalanmaya başladı. Polislik sınavları, KPSS vb. derken, "hilesiz, hurdasız" hiç bir şeyin kalmadığı kanaatini vatandaş üzerinde iyice pekiştiren "büyüklerimiz", kendileri her ne kadar konu ile ilgili açıklamalardan "tatmin" bulmuş olsalar da, vatandaş olarak bizlerin vicdanında açtıkları onulmaz yaralara bir yenisini daha eklediklerini unutmasınlar. 


Mustafa Kemal Paşamızın da gayet veciz bir şekilde ifade ettiği üzere; "Alemde bir hak vardır ve hak kuvvetin üstündedir" diyor ve kendilerine de hakkımızı asla helâl etmiyor, bu konuyu en açık şekilde ifade eden bir makale kaleme alan sayın Sabahattin Önkibar'ın Yeniçağ Gazetesi'nde bugün yayınlanan aşağıdaki makalesi ile sizleri baş başa bırakıyoruz.   



Sınavda hile yapan seçimde yapmaz mı?


Ben ilahi adalete inananlardanım!

Son sınav rezaletinin deşifre olmasını da  ilahi adaletin tezahürü olarak değerlendiriyorum.


Aslına bakarsanız ÖSYM’de bazı şeylerin döndüğü  sınav öncesinden belliydi.


Önce durduk yerde ÖSYM kitapçığının  gazetelerde  yayınlanmasına set olmaya çalıştılar ve 170 bin lira gibi astronomik ücret talep ettiler.


Amaç şimdi ortaya çıkmıştır ki bir şeyleri gizlemek istiyorlardı.


Öyle ya ÖSYM ticari bir kuruluş değilse bu para talebi niçin?


Belli ki  sorular ve cevap  anahtarı gözden kaçırılmaya çalışıldı.


Sadece bu husus bile şüphe uyandırmıyor mu?


Bir başka boyut sınavda yapılan kız-erkek öğrenci ayırımı yani haremlik-selamlık uygulaması ki bu da başlı başına bir skandaldır.


Ve gelelim şifreye?


Dağıtılan kitapçıkta 40 matematik sorusunun 36’sı şifre ile çözülüyor mu çözülmüyor mu?


Çözülüyor ise daha ne konuşuyorlar!


Ama şifreleme sadece basına verilen kitapçıkta imiş!


Peki niye o kitapçıkta böyle bir  şey var.


Hikayeyi bıraksınlar; her şey açık, suçüstü oldular!


Dün iki okuyucum mesaj gönderdi; biri Şanlıurfa diğeri Malatya’dan, malum cemaate ait dersanelerde şifrelerin dağıtıldığını söylediler.


Gerçekten öyle mi değil mi bilmiyorum ama bir şeyin şuyuu vukuundan önemlidir ve artık  vicdanlara kuşku düşmüştür.
Yapılması gereken sınavın derhal iptalidir.


Bu arada Cumhurbaşkanı Gül  ile  Milli Eğitim Bakanı  Çubukçu’nun açıklamaları tek kelime ile sorumsuzluk ve  hatta  yanlışı örtme teşebbüsüdür.


Savcılığın soruşturma yürüttüğü süreçte Gül’ün  “Ben tatmin oldum” beyanı yargıya açık bir  müdahale ve hatta tehdittir.
Öyle ya HSYK atamalarını yapan Cumhurbaşkanının  bu açık tavrına rağmen hangi savcı tersine davranabilir?


Oysa Abdullah Gül’den beklenen, DDK’yı  harekete geçirip iddiaları araştırmasaydı.


Hatırlayın aynı tutumlar iptal edilen KPSS sınavında da sergilenmiş lakin sonrasında iptale mecbur kalmışlardı.


Görüyorsunuz AKP sadece kurumları değil, fertleri de dönüştürmek ve Cumhuriyet’in yarattığı nesilden rövanş alma adına nelere başvuruyor.


Sorarım  size sınav için  bütün bunları yapanlar seçimde boş durur mu?


Muhalefeti bugünden uyarıyorum aman önlem alın. 


Görüyorsunuz bunlar gözünü kararttı, her şeyi yaparlar.


* * *


Görelim mevlam neyler, neylerse güzel eyler!..



0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.