5 Nisan 2011 Salı

SEÇSİS'in Şifreleri Kimin Elinde?

"Bilgisayarlı seçim sistemi güvenli değil"

Üniversiteye giriş sınavında ortaya çıkan "şifre" meselesi, tıpkı KPSS ve Polislik imtihanlarında olduğu gibi,  kafalarda yeni soru işaretleri oluştururken, adaletsizliğin bütün "seçim"lere sirayet ettiği kanısının pekişmesine de sebep oluyor. 


Bu vesile ile, 12 Haziran seçimleri yaklaşırken, muhtelif ortamlarda sakıncalarını sürekli dile getirmeye devam ettiğimiz ve Türkiye'nin siyasi ve ekonomik yapısının "emperyalist amaçlara" uygun bir biçimde değiştirilmesinde büyük bir işlev gördüğü bugün inkâr edilemez bir gerçek olan "bilgisayarlı seçim sistemi"ne karşı çıkmak, bütün muhalefet parti liderlerince bugün en başta gelen bir görev olarak kabul edilmek lazım gelirken, hayret verici bir umursamazlıkla bu "gerçeği" görmezlikten gelmeye ve abuk sabuk ağız dalaşları ile vakit geçirmeye devam ediyorlar.  


Vatandaştan alacakları ya da almayı umdukları oyların gerçek oranlarının seçim sonuçlarına doğru bir şekilde yansıyacağının hiç bir garantisi olmayan bu seçim sistemine rağmen, halen iktidar ya da iktidar ortağı olma hayalleri kurabilmeleri ve bu iddiayla orada burada dolanabiliyor olmaları, bir yazarın da dediği gibi, akla başka bir şeyler getiriyor. Bunlar herhalde böylece, bu tezgahı hazırlayan güçlerle mücadele etmek yerine; o güce; "onu sevme, beni sev, ben senin istediklerini onlardan daha iyi yerine getiririm!" mesajı vermiş oluyorlar. 


Ama her ne olursa olsun, biz gene de bir vatandaş olarak bu konuda diyeceğimizi diyelim de, kendilerinin; "majesteleri"nin mi, yoksa "halkın" mı muhalefeti oldukları konusunu artık kendileri açıklığa kavuştursunlar.


Şimdi, bu konuda son yapılan uyarıları, bir de biz, bir daha gözlerinizin önüne serelim.



Buyrun, bir haber sitesinden:


Türkiye'de uygulanmaya başlanan bilgisayarlı seçim sisteminin güvenli olmadığı yönündeki iddialar tartışılmaya devam edilirken aynı sistemin Almanya'da reddedildiği ortaya çıktı. Federal Alman Seçim Bürosu Gazeteport’a yaptığı açıklamada oy sahteciliğine yol açacağı gerekçesiyle sistemin 2009’da reddedildiği ifade edildi.


Türkiye’de seçim sonuçları ilçelerde sayıları birleştirme aşamasında bilgisayara verilerek toplanıyor. 22 Temmuz seçimlerinde bilgisayarlara oy sayısı verme aşamasında sahtecilik yapıldığı iddiaları çok yaygın bir biçimde basında ve kamuoyunda dillendirilmişti. 12 Eylül 2010 günü yapılacak referanduma günler kala da, bu konu yeniden güncel hale geldi. Çünkü seçim sistemi 22 Temmuz 2007’deki ile aynı. 12 Eylül referandumu öncesinde seçim güvenliği ile endişeler sürerken, Almanya’nın 2009’daki federal seçimlerde bizdeki bilgisayar ile oy sayısını belirleme sistemini güvenliksiz olduğu ve oy sahteciliğine yol açacağı gerekçesiyle reddettiğini öğrenince Federal Alman Seçim Bürosu Başkanlığı’nı aradık. Federal Alman Seçim bürosunun konuya ilişkin Gazeteport’a anlattıkları bizdeki durumun vahametini ortaya koydu. Federal Alman Seçim Bürosu Başkanlığı’nın Gazeteport’a yaptığı açıklamalar şöyle:


BİLGİSAYARLI SİSTEMİ BİZ REDDETTİK
“Almanya 2009 Federal Seçimlerinde oyların bilgisayar yoluyla toplanması ve sonuçların bu yolla hesaplanması gündeme geldi. Bu konu tartışıldı ve sonuç olarak bilgisayarlı sistemin oy sahteciliğine yol açacağı görüşü hakim geldi.


ALMAN ANAYASA MAHKEMESİ DE REDDETTİ
Konu hatta Federal Alman Anayasa Mahkemesi’ne intikal etti. Federal Alman Anayasa Mahkemesi konuyu inceledikten sonra kesin bir hüküm verdi. Bu hükme göre Almanya’da seçimlerden sonra yapılacak oy hesapları bilgisayar ile yapılamaz. Anayasa Mahkemesi klasik yöntemlerin kullanılmasına devam edilmesini karara bağladı.


BİLGİSAYAR SADECE YARDIMCI BİR EK SİSTEM, ASIL SİSTEM DEĞİL
Federal Almanya’da çok sıkı bir seçim sayım sistemi var. Bu sistem birbirine paralel yürüyen çok sayıda kontrol sisteminin iç içe geçmiş halinden oluşuyor. Mahalle veya köylerde sandıklara atılan oylar orada bulunan ve tüm siyasi partilerin temsil edildiği kurullarca ortak olarak sayıldıktan sonra ilçe düzeyine, ilçe düzeyinden şehir düzeyine, şehir düzeyinden eyalet düzeyine, son olarak da Federal Seçim Bürosu Başkanlığı’na geliyor.


TÜM AŞAMALARDA TÜM SİYASİ PARTİLERİN BULUNMASI ŞART
Tüm bu düzeylerde her siyasi partiden temsilci olmak zorunda. Yoksa sayım yapılamıyor. (Gazeteport’un notu: Türkiye’de ilçe düzeyinde tüm siyasi partilerin bulunması şartı yok, sadece mahalle ve köy sandıkları düzeyinde diğer siyasi parti temsilcilerinin bulunması şartı var)


BİLGİSAYAR KÜÇÜK BİR PARALEL YARDIM SİSTEMİ
İlçe, şehir düzeylerinde oylar sayılırken bilgisayar yardımı bilhassa da ilk ve kesin olmayan seçim sonuçlarını erken yansıtabilmek amacıyla kullanılıyor. Ancak bu sayımlar seçim sonuçlarının kesin tespitine yönelik değil. Kesin seçim sonucu tespiti için ilçe, şehir, eyalet ve federal düzeyde her partiden oluşan kurullar elle sayım yaparak elle toplam işlemi yapıyor.


SEÇİM BÜROSUNUN ÜSTÜNDE SİYASİ PARTİLER KURULU VAR
Bütün bu birbirine paralel yürüyen çok kontrollü sayım ve sonuç sisteminin yanı sıra, bir de Federal Seçim Bürosu’nun sonuçlarını kontrol eden ve tüm siyasi partilerden oluşan bir kurul var. Federal Seçim Bürosu sonuçları bu kurula teslim ettikten sonra bu kurul tüm oy zincirini yeni baştan ve klasik sayım yöntemiyle yeniden kontrol ediyor.”


GAZETEPORT'UN NOTU


TÜRKİYE'DE PARALEL ZORUNLU KONTROL SİSTEMLERİ YOK
Türkiye'de ise, her aşamada tüm siyasi parti temsilcilerinin sayım ve toplamada bulunma şartı olmamasının yanı sıra, paralel olarak yürüyen birden fazla zorunlu kontrol sistemi yok. Seçim sonuçlarına güveni azaltan faktör de bu zaten.


(Safile Usul-Gazeteport / 27.08.2010 - 01:50)


İşte burada da, bu türden bir seçimde olanlara (ya da olabileceklere...) dair, dikkatle okunması gerekli bir makale daha:


"Yüzyılımızda teknoloji ve kontrol at başı gidiyor. Cep telefonları, Internet ilerde kim bilir hangi şekle bürünecek? Nüfus kağıtlarımız üzerine yerleştirilecek çipler mi nerede olduğumuzun göstergesi olacak, taşıdığımız telefonlar mı? Seyrettiğimiz televizyonun içinden bir çift göz, bizi izliyor olacak mı?

İnsanlık nedense kontrol üzerine gelişen mekanizmalarda ilerliyor gibi. Kanser başta olmak üzere gribe dahi çare bulamamış insanoğlu, bilgisayar programları ile onların hayatını dizayn ediyor. Bir terslik yok mu bu işte?


“SEÇSIS üzerine” diye başladığım bu seride gaye, şüphelerden arınmış “seçim” sistemi ile ülkenin geleceğine bu yurdun insanlarının karar verdiğine inanabilmek. İçimizi kemiren “şüphe kurdundan “ kurtularak, gerçeğe birlikte ulaşacağız.

* * *

SEÇSIS üzerine duyulan şüphenin siyasilerimize de sirayet ettiğine eminiz. TBMM sitesinde verilen önergeleri incelerken MHP Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un “SEÇSIS” şüphelerini içeren yazılı önerge verdiğini geçtiğimiz bölümde duyurmuştum. Kendisinden önerge metnini ve verilen cevabı rica ettim.
Aşağıda o önerge ve cevabını bulacaksınız.


* * *

Tarih: 18/01/2010

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından uygulanan "Bilgisayar Destekli Merkezi Seçmen Kütüğü Sistemi" SEÇSİS Projesinin yasal dayanağı 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun'dur.

Bu kanunun sonucunda hazırlanan Türkiye'nin en büyük e-devlet projelerinden biri olan SEÇSİS Projesinin temel amacı; yasalara uygun olarak seçmen vatandaşın eksiksiz belirlenmesi, mükerrer yazımın önlenmesi, listelerin hazırlanması, seçmenin kolay, hızlı oy vermesi, seçimin çabuk sonuçlanması, itirazların en aza indirilmesi, vatandaşlarımızın görev ve sorumluluk bilinci ile siyasal haklarını yüksek oranda kullanmasını sağlayacak düzenlemeler için gerekli bilginin; toplanması, bilgisayar ortamında doğru, güncel ve tutarlı bir bütün olarak saklanması, seçimlerde bu bilgilerin ve teknolojik olanakların kullanılarak seçim sonuçlarının ilçelerden güvenli ve hızlı bir şekilde merkeze aktaracak, Internet üzerinden kolayca izlenebilecek yapının gerçekleştirilmesi olarak belirlenmiştir. Bu uygulamanın aynı zamanda elektronik seçime geçişin temelini oluşturacağı ifade edilmektedir.

Bu konu hakkında son günlerde basında çıkan haberlerde bazı bilgisayar mühendislerinin iddialarında “YSK’nın güvenliği çok tartışmalı olan bir işletim sistemi kullandığını, bu sistemin Avrupa’da devlet kurumlarında yasaklandığı” bildirilmekte ve SEÇSİS adı verilen yazılımın bağımsız bir teknik grup tarafından incelenmesi, raporu da kamuoyu ile paylaşılması istenilmektedir.

Basında çıkan bu iddialar ve vatandaşlarda oluşan seçimlerde hile şüphesine neden olan bu endişeleri ortadan kaldıracak çalışmaların ve şeffaf bir yapının oluşmasını sağlayacak çalışmaların acilen yapılması gerekmektedir.

Bu bilgiler çerçevesinde;

1- Yüksek Seçim Kurulunda seçim amaçlı kullanılan SEÇSİS Projesinde kullanılan işletim sisteminin ismi nedir? Bu işletim sisteminin güvensizliği ve AB ülkelerinde yasaklandığı iddialarına katılıyor musunuz?

2- Bu işletim sistemi hangi AB ülkelerinde yasaklanmıştır?

3- SEÇSİS Projesi hangi yazılım dili veya dilleri ile geliştirilmiştir?

4- SEÇSİS Projesinde hangi veri tabanını kullanmaktadır?

5- Seçimlerde aday olamayacakların tespiti amacıyla; Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü ile çevrim-içi (on-line) iletişim kurulabilmiş midir?

6- Seçmen olamayacakların tespiti için Milli Savunma Bakanlığı, Askere Alma Dairesi Başkanlığı (ASAL) ile çevrim-içi (on-line) iletişim kurulabilmiş midir?

7- Siyasi partilerin seçime katılıp katılamayacağını ve ülke genelinde teşkilatlanma düzeylerini tespit amacıyla YARGITAY ile çevrim-içi (on-line) iletişim kurulabilmiş midir?

8- SEÇSİS projesi ile ilgili olarak söz konusu şaibe ve iddiaları ortadan kaldırabilmek için, uzmanlardan kurulu siyasi parti temsilcilerinin de katılacağı bağımsız bir bilişim heyetine projenin inceletilerek güvenlik testlerinin yapılması ne zaman gerçekleştirilecektir?

* * *

Yukarıdaki sorulara verilecek mantıklı cevap bellidir. Güvensizliği ortadan kaldıracak ve SEÇSIS’ın ne kadar güvenli olduğunu açıklayacak satırlar olmalıydı.

Bakın Adalet Bakanı Sadullah Ergin ne cevap vermiş?

* * *

Önergeye Cevap:

“Sayın Başbakan’a yöneltilip Bakanlığımız koordinatörlüğünde cevaplandırılması tensip olunan 7/ 12055 Esas nolu önergesinin cevabı aşağıda sunulmuştur.

Soru önergesine konu edilen hususlarla ilgili olarak, ilgisi nedeniyle Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı ile yapılan yazışma sonrasında, YSK Başkanlığının 4/3/2010 tarihli ve C.05.0.İMİ.0.88-050-S 2010/149-0991 sayılı yazısıyla,

Yüksek seçim kurulu tarafından alınan 27/02/2010 tarihli ve 2010/149 sayılı kararda, YSK’nun Anayasanın 79. maddesi gereğince seçimlerin yönetim ve denetimini yürüttüğü; görev ve yetkilerinin 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri hakkında Kanunun 14. maddesinin birinci fıkrasında ondört bent halinde sayıldığı; kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamayacağı; Anayasanın 98. maddesinde, TBMM’nin bilgi edinme ve denetim yolları düzenlenip, sözlü ve yazılı soruların Başbakanlıktan veya Bakanlardan bilgi isteme biçiminde olacağının belirtildiği, bu kapsamda, bilgi isteme ve denetimin amacının, yürütme organının iş ve işlemleri hakkında bilgilenmek ve bilgi sahibi olmak olduğu; bu çerçevede, kurulun görev alanına giren konular hakkında Başbakan ve bakanlardan yazılı soru yoluyla bilgi istenilmesinin, Anayasanın ve Yasama bölümünde yer alan Yüksek Seçim Kurulunun yargısal niteliği ve konumu ile bağdaşır görünmediği ve soru önergesi ile sorulan hususlara cevap verilmesine ilişkin istemin uygun bulunmadığı değerlendirilerek istemin oybirliği reddine karar verildiği, bildirilmiştir…Bilgilerinize arz ederim.

Sadullah Ergin
Bakan

* * *

Adalet Bakanı öz olarak “SEÇSIS’i, kurcalamayın” diyor.
YSK’nun kararları sorgulanamaz-mış. Milletin meclisinde ise asla.

Bizler YSK’nun her hangi bir seçimle ilgili ilan ettiği kararı sorgulamıyoruz.


Türk Milletinin geleceğini ilgilendiren, şüphe duyulan SEÇSIS adı verilen seçim sistemini, bizlerle birlikte YSK da sorgulamak zorunda.

Bunu yapmalarına engel nedir?


Nevval Kavcar



Odatv.com"




Dedik ya, bizden söylemesi...

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.