21 Mart 2011 Pazartesi

Dini imanı olmayan sadece para mı?

Hani bilirsiniz, küçük adamlara mahsus "büyük laflar" vardır. Bu klişe laflarla büyük meseleleri bir çırpıda hallettiğini düşünerek kasım kasım kasılan bu tür vatandaşlardan biri bir gün, bir meseleden dolayı şu malûm lafı etmişti: "Herkesin bir fiyatı vardır!" Yani?!.. Yani, "bu dünyada satın alınamayacak hiç kimse yoktur!.." Yahu Hoca, mesela desek ki, senin fiyatın kaç para, ne cevap verirdin acaba?!.. 


Önünü sonunu düşünmeden edilen böyle lafların halk içinde revaç bulmaması için halkın içinden çıkmış olmasına rağmen seviyesi halkın üzerinde olan büyük adamlara ihtiyaç vardır. Ki, onlara da siyasi literatürde inkılâpçı ya da devrimci adamlar deniyor. Tıpkı Mustafa Kemal gibi, tıpkı Hz. Muhammed gibi... Çünkü onlar, içinde yetiştikleri milletlerinin hata ve sevaplarının idrakinde olan insanlardır. Hata ve günahlar içinde kaybolup gitmiş bir halkı, içine düştükleri o gayya kuyusundan çekip çıkarmayı kendilerine vazife edinmiş büyük, fedakâr ve cefakâr adamlardır. "Halk için, halkla beraber" sözünü halkın seviyesinde, onun düşündüğü gibi düşünmek, onun yaptığı gibi yapmak olarak anlayıp, bunu böyle benimseyen, böyle anlayan ve böyle yapanı da "başarılı politikacı" olarak tanımlayan bir zihniyet, kendisi ile birlikte halkını da batırmaya mahkûmdur!

Lider, halkın seviyesinde olan değil, halkını kendi bulunduğu seviyeye yükseltebilen insandır. Halkına tepeden bakıp onu küçümsemek ayıp ama halkını, bulunduğu noktadan daha yüksek seviyelere çekip çıkarabilmek bir erdemdir. İşte, bu yüzden ağzı iyi laf yapan bir politikacıya belki "popüler" denebilir ama "lider" denemez.

Şimdi, bu kadar sözü bize ettiren şey nedir diye soracak olursanız, şunu deriz: Koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin her gün ve her vesile ile ve de mütemadiyen konuşmaktan yorulmayan bir büyüğü, yine bu konuşmalarından birinde ve yine kendinden gayet emin bir şekilde ve "ezdire ezdire" şöyle diyor: "Paranın dini, imanı, vatanı olmazzz arkadaşlar!.."

İşte, bir kanaldan diğerine bir "zap" anı kadar geçen bir sürede kulağımıza "çalınan" bu laflar üzerine, kendimizi oturup bu satırları yazmaya mecbur hissettik. Yani, maazallah şimdi oradan biri çıksa da (çıkamaz gerçi de...) : "Yahu sayın büyüğüm, iyi söylüyorsun, güzel söylüyorsun, hoş söylüyorsun da, bu para dediğin şey, sahibi olmayınca bir mânâ ifade edebilir mi?!.. Öyle ya, neticede para bir meta, kanı yok, canı yok! Ne yapıp ne edeceğine de ancak onu kim elinde bulunduruyorsa o karar vermez mi?!.. Bu bakımdan; dini olsa ne, olmasa ne! Dinsiz, imansız, vatansız olan birileri varsa o da bu para denen meretle atma çatma oynayanlar değil midir, sözde siyaset ve sözde siyasetçilerle el ele vererek milletin hakkını söğüşleyip, cebe indiren kitapsızlar değil midir, öyleyse asıl dini, imanı, vatanı olmayan birileri varsa onlar, bunlar değil midir?" deyiverse ne olacak?!..

Neyse ki, hali hazırda memleketin yeri göğü "ileri demokrasi" hamleleri ile inim inim inliyor da, neşesinden bunları sormak milletin aklına dahi gelmiyor!..

...

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.