5 Kasım 2010 Cuma

Kitle İletişim Araçları - MEDYA?...

"Gutta cavat lapidem non vi, sed sæpe cadendo"



"Suyun taşı delmesi gücünden değil sürekliliğindendir"

LATİN DEYİŞİ


Yaşadığımız günlerde kitle iletişim araçlarıyla (KİA) geniş çevremiz için bilgi edinebildiğimiz bir gerçektir. Bu bir nimet midir, yoksa bize zararlı olabilen bir şey midir?... Bu çok tartışılabilecek bir konudur. Çünkü KİA aracılığla sadece gelişen sanat olayları ile yapıtları, bilimsel açılım haberleri gibi konuları değil, dünyada olan bitenler konusunda haberleri de alırız.


Sokaktaki adam açısından haber, yakın ya da uzak çevrede olan biteni öğrenmek anlamını taşır. Ama haberci açısından bu konu biraz farklı algılanmaktadır. Artık klasikleşmiş "Köpeğin insanı ısırması değil, insanın köpeği ısırması haber niteliğini taşır" özdeyişini bir yana koyarsak, habercinin başka açılardan da haber niteliğine yaklaştığını görürüz.



Bu gibi haberler insanoğlunun merakını (curiosity) çeken öğelerdir. Dedikodu dediğimiz iyi olmayan huyumuz altında da bu merak yatmaz mı?... Haberci bunu çok iyi bilerek bu zayıflıktan yararlanmayı adet haline getirmiştir. Çünkü başlıca amaç "rating" ya da "tiraj" kaygısısıdır. Bu önların yarışta öne geçebilme, yaşamlarını sürdürebilme çabasıdır.

Bunların belli başlısı "İyi haber kötü haberdir (bad news is good news)." görüşüdür. Bu haber felsefesi, dünyada haber tekelini ellerinde tutan büyük haber ajanslarının üçüncü dünya ülkelerine yönelik haber anlayışlarını ortaya koymaktadır. Zaten o bölgelerden açlık, sefalet, tabii afet, felaket haberleri dışında haber vermezler. Türkiyemizde de medya etik açıdan büyük oranda bu ajansların denetimi altında olmuş, bundan ötürü bu biçim kötü haber(!) haberciliği medyamızın genlerine kadar işlemiştir diyebiliriz. Cinsel sömürü, cinsel taciz haberleri de medyanın bu olumsuz damarını besleyen öğeler içinde yer alır. Bu anlamda "medya sapık sever" söyleminin olumsuz bir anlamı olamaz denebilir. Bu tür haberler, bir kez için değil ayak direyerek ardı ardına bir çok kez yinelenir. Televizyon haber yayınlarında görmüşsünüzdür "dün (ya da önceki gün) yayınlamıştık. Ama şimdi bir kez daha..." tümceleriyle başlıyan yineleme haberleri her zaman vardır. Böylesi girişimler hemen hemen her zaman habere yeni bir katkı yapmayıp, bir önceki haberi yinelemekten öteye gitmez.

Bu olayın zihinlere kazınmasını sağlar.

Nasıl mı?...

Bu konuda James Vicary adlı reklamcılık uzmanı, sinema salonlarında yaptığı bir deney sonucu patlamış mısır ile kola satışlarının arttığı savını ortaya attı. Bu deneyde film perdede oynarken, sâliselik görüntüler hâlinde gözle görülemeyen gizli kareler ile gizli mesajlarda : “patlamış mısır ye” ile “Kola iç” sloganları çıkıyordu. Seyirci bu sloganları bilinçle algılayamadığı hâlde, bilinçaltına seslenen bu sloganlar sonucunda Kola satışlarının yüzde 18.1, patlamış mısır satışlarının ise yüzde 57.7 arttığı görüldü.



Dahası kitle iletişim araçlarıyla verilip, gerçeği yansıttığı bildirilen bilgiler, her zaman gerçeği yansıtmayabilirler. Çünkü insanın denetimindeki kamera, bir tek noktayı ya da objektifin görüş alanına giren yerleri görüntüleyebilir. Yazılı basında da bu yol özellikle tutulabilir. Hiç unutmamak gerekir ki, medya aracılığıyla ulaştığımız bilgiler birer bilimsel açıklama değil, ama üzerlerinde enine boyuna çarpıtma yapılabilecek ya da yapılmış olan bilgilerdir.

 
Öte yandan Tarihsel, politik, ekonomik güç peşinde koşanlar için kitle iletişim araçlarının denetimi, önemli bir kazanımdır. Bu üstünlüğün nasıl elde edildiğini şöyle sıralayabiliriz :

 
● Her şeyden önce kitle iletişim araçları dikkatleri belirli sorunlara, çözümlere ya da insanlara çekip yönlendirerek, güç sahibi olanları kayırıp buna bağlı olarak da rakip birey ya da gruplara yönelmelerini önleyebilir.

 
● İkinci olarak, kitle iletişim araçları statü sağlar, meşruiyeti güçlendirir.


● Üçüncü olarak, kitle iletişim araçları belli koşullarda inandırma ile seferber etmenin bir kanalı olabilir.
● Dördüncüsü, kitle iletişim araçları belirli toplulukların oluşmasına, varlıklarını sürdürmesine yardımcı olabilir.


● En son olarak da, kitle iletişim araçları psişik ödül ile doyumların sunulmasında aracı olabilir. Rahatlatır, eğlendirir, gururları okşayabilir.
Bu yüzden Cezair doğumlu, Fransız marksist filozof Louis Pierre Althusser, kitle iletişim araçlarını devletin ideolojik aygıtları olarak kabul etmektedir.


"Bizim değerlerimiz, istemlerimiz,yeğlemelerimiz bize, belli bir konuyu aydınlatıcı açıklamalar yaparken bireyleri özneler olarak görmenin tanımlayıcı özelliğine sahip ideoloji uygulamasınca aşılanmaktadır. İdeolojik uygulama, aileyi, MEDYAYI, dinsel organizasyonları, en önemlisi, propagandasını yaptıkları düşünceler açısından eğitim sistemini içeren Devletin Ideolojik Aygıtları (DİA) diye adlandırılan kurumlar bütününü kapsamaktadır. Ne var ki, bizim bencil olduğumuzu bize düşündürten bir DİA yoktur. Aslında bu inancı biz, bir kız çocuğu, bir öğrenci, bir çelik işçisi, bir meclis üyesi olurken öğreniriz."
Diyor Althusser...


-----------------------------------------------------------
[*] Sinema şeridinde, saat, dakika, saniye olarak bir diziliş vardır. Her saniyeden sonra bir yabancı kare gelir ve bir saniye 24 karedir. Her 24 kare ise bir ekran büyüklüğündeki kareyi oluşturur. Her 327.5 satırda bir de "control-track" denilen aralık vardır. İşte bu aralıktaki görüntüler kesilip, aralarına başka görüntüler atılarak 25inci kare oluşturulur. Bu son kare olan 25inci kare anlıktır. Demek ki görüntü saniyede 1/24 olacakken, bu 1/25'e çıkar. Kareler 25 olunca bir anda bir görüntü gelir, anında kaybolur. Genellikle göz ile beyne görünmez, daha doğrusu görülür ama bilinçaltında kalır.
 


25. karenin temel mantığı da mesajı bilinçaltına göndermek olduğu için, artık dünya sinema sanayisinde bu tekniği kullanmayan yok gibidir. Yani sizler evlerinizde rahat koltuklarınıza oturup herhangi bir televizyon kanalındaki herhangi bir dizi/ film ya da bir belgeseli seyrederken aynı zamanda 25 karelerle bilinçaltınıza gönderilen mesajlara/ telkinlere/ saldırılara maruz kalabiliyorsunuz.
 


Göz bunları görmüyor ama saniyenin 3 binde biri gibi bir zaman aralığında bu görüntü bilinçaltına ulaşıyor. Orada depolanıyor. Bu gizli mesajlar sayesinde, o reklâmı, diziyi, filmi ya da herhangi bir resmi hazırlayan kişi/ yapımcı/ yönetmen kendi hedefine, niyeti ile ideolojisine göre vermek istediği mesajı “25inci Kare” lerle bilinçaltına göndermiş oluyor.


Dr. Yalçın Güran

http://www.yalcinguran.com/search?updated-max=2010-02-09T12%3A03%3A00%2B02%3A00&max-results=1&reverse-paginate=true

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.