12 Nisan 2010 Pazartesi

Tanzimatçı kafalar ve iki yüz yıldır süregelen şu müzmin hastalığımız

İşte, ısrarlı bir şekilde teşhis ve teşhir etmeye çalıştığımız ve bugünkü vaziyetimizin baş sorumlusu olan bir zihniyetin yol açtığı yıkımların yeni bir yüzünü bize tanıtan bir makale daha! Yıkımın boyutu ve vahametinin derecesi nedir, okuyup anlamak için...


496 Sahra Topu, 56 Leopard Tankı, 28 Dolar Milyarderi


Bu ifadelerin birbirinden, sanki aralarında bir bağlantı yokmuş gibi ayrı duruyor olduklarına bakmayın. Tarif edemeyeceğim kadar birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdır.


Bizim geveze aydınımıza, Batıya bağımlılığın ülkemize verdiği zararlardan söz ederseniz, hemen cevabı hazırdır. Teknoloji efendim, teknoloji der. Sermaye onlarda, teknoloji onlarda, medeniyet onlarda; eliniz mahkûm onlara biat edeceksiniz.




Olay 1826’da başladı.


Osmanlı yönetimi Batının telkinleri ile Yeniçeri Ocağından kurtulmaya karar verdi. Tıpkı bugünkü gibi Batının Türk Ordusu üzerinden yaptıklarına çok benzer.


26 Bin Yeniçeri kılıçtan geçirildi. II. Mahmut Prusya Kralı Frederik’ten ordunun sözüm ona modernizasyonu için yardım talep etti. Uzatmayalım, aradan fazla bir zaman geçmedi.


1877 Osmanlı Rus Savaşında Osmanlı Ordusu telef oldu. Yeniçeri birikimi de berhava edilmiş olduğu için Osmanlı Ordusu hepten bitti.Osmanlı yönetimi hala akıllanmadı. Kızıl Sultan 1877 bozgununu telafi etmek için Almanlara 496 sahra topu sipariş eti.


Alman metalürji sanayinin o tarihlerde bu büyüklükte siparişi karşılayacak kapasitesi yoktu. Yeni yatırımlar gerekiyordu. Paçalarını sıkıp metalürji sanayini geliştirdiler ve siparişleri karşıladılar. Krupp Firması bu şekilde ortaya çıkmıştı. Yani Osmanlı ne yaptı etti, Almanlara bir metalürji sanayi hediye etti.


Bu alış verişlerden sadece Alman sermayesi kazanmıyordu. Almanlardan alıp Osmanlıya satan Osmanlı ticaret erbabı da kazanıyordu. Osmanlı ticaret erbabı zenginleşiyor, ama üretime yatırım yapmıyordu.


Tıpkı bugünlerde olduğu gibi. Türkiye’nin yerli bir otomobil sanayisi yoktur. Otomobil teknolojisi artık harcıâlem bir teknolojidir. Türkiye’de oto yapacak bilgi alt yapısı mevcuttur. Fakat kendimize ait bir otomotiv sanayimiz yoktur.


Emperyalizmin müsaade ettiği ölçüde, onların verdiği bilgi paketleri çerçevesinde, onların gözetiminde oto yapılır. Bize de tamiri kalır. Gerçi şimdilerde onu bile bize bırakmıyorlar.


Bizim zenginimizin 1826’daki zihniyeti ne ise bugün de odur.


O zaman 496 sahra topu sipariş eden düşünce bugün de sahra topunun gelişmişi olan Leopar tanklarını sipariş etti. Tanesi 2 milyon dolar. Kadere bak…


Batının otomobillerini Türkiye’ye pazarlayan 28 dolar milyarderlerimiz ülkemize bir oto sanayisi hediye etmezler. Bir de dönüp bize akıl verirler, teknoloji onlarda, para onlarda, bilgi onlarda diye.


İran otomobilini kendisi yapıyor. Tankını kendisi yapıyor. Uçağını kendisi yapıyor. Din bizi geri bıraktırdı, sanayimizi geliştirtmedi diyen Tanzimat aydını hala İran ile uğraşır. İran’ın bizden bir tek farkı var. Bağımsızdır. IMF, OECD, DB, Gümrük Birliği, Avrupa Birliği ve NATO’su yoktur.


Ama hepsinden önemlisi 28 tane Batıya bağımlı dolar milyarderi yoktur.




Bülent Esinoğlu / İlk Kurşun / 5.3.2010


AÇIK İSTİHBARAT

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.