10 Mart 2010 Çarşamba

Bir kitap ve "Hürriyet ve İtilâf" zihniyetinin yeni belgeleri

Her fırsatta, her vesile ile dile getirmeye çalıştığımız; muhalif bir siyasi hareket olarak tanımlanamayacak kadar teslimiyetçi, emperyalist güçlerle uzlaşmaktan ve bunca olan bitene rağmen onlarla işbirliği yapmaktan sakınmayacak kadar cesur(!), bu uğurda o çok hürmetkâr ve riayetkâr göründüğü dininde tâdilat yapılmasına ses çıkarmayacak kadar uysal ama arkasında emperyal gücün desteğini hissettiği anda kendi gibi düşünmeyen yurttaş ve dindaşlarına kan kusturacak kadar kindar ve pervasız olabilen, dün; ‘İttihatçılar yerine Ruslar gelsin memlekete razıyız’ derken, bugün; 'Ankara'nın şerrinden Brüksel'in şefaatine sığınmayı' düşünebilen bir zihniyetin bütün yönleriyle tanınıp tanıtılması, Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası ve Türk demokrasisinin gelişimi ve gerçek İslam'ın anlaşılabilmesi bakımından katkısı azımsanamayacak kadar büyük bir hizmettir. İşte bu düşüncelere ışığında aşağıdaki makaleyi dikkatlerinize sunmayı bir görev sayıyoruz.



DÜNDEN BUGÜNE NE DEĞİŞTİ?

Her kitap yazılacak zamanı bekler. O zaman gelmeden, o kitap inanınız yazılmıyor. Kitabın kafanızda “olgunlaşması” gerekiyor.

Yıllardır, İttihat Terakki ve Cumhuriyet ideolojisinin mimarlarından Ahmet Ağaoğlu’nun hayatını yazmak istiyorum.


Doğal olarak konuyla ilgili kaynaklar ilgimi çekiyor.


Birkaç ay önce çıkan, Gazeteci Nezih Tavlaş’ın “Foto Muhabiri: Ara Güler” adlı kitabını bir solukta okudum.


Büyük usta Ara Güler, Ahmet Ağaoğlu’nun kızı (adını Şair-i Azam Abdulhak Hamit koymuştur) Tezer’in, Prof. Nimet Taşkıran’la evliliğinden olan Suna Hanım ile evliydi.


Ne yazık ki Suna Hanım’ı geçen hafta kaybettik.


Madem söz açıldı yazmalıyım: Bildiğiniz gibi Ara Güler üstadımız Ermeni’dir; Suna Hanım ise Azeri’dir.


İşte Anadolu’nun bu kültür zenginliğini birileri hala görmek istemiyor; bizi kendi tarihimizden utanır hale getirebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar.


Geçen hafta sahafları dolaşırken Samet Ağaoğlu’nun “Hayat Bir Macera” adlı kitabını aldım. 2003 yılında çıkan kitap demek ki gözümden kaçmıştı.


Samet Ağaoğlu, Ahmet Ağaoğlu’nun oğluydu.


1940’lı yıllarda Orhan Veli’den Ruhi Su’ya kadar Ankara’daki solcu aydınların çevresine takılıyor ve edebiyatla uğraşıyordu.

Sonra Demokrat Parti milletvekili ve bakan oldu.


27 Mayıs 1960 askeri müdahalesinden sonra cezasını çekmek için konduğu Kayseri Cezaevi’nde çocukluk anılarını kaleme aldı. 193 sayfa tutan bu anıları Kitap Yayınevi yayınladı.


Bunları niye yazıyorum?


Samet Ağaoğlu Kayseri Cezaevi’nde kaleme aldığı anılarının bir bölümünde bakın ne yazıyor:


“İttihatçıları yakalayarak hapislere atan, askeri mahkemeler karşısına çıkaran; İngilizlere teslim eden, onların ‘İttihatçılar yerine Ruslar gelsin memlekete razıyız’ diyecek kadar can düşmanları Hürriyet ve İtilafçılar idi. Tam on yıl, bir kısmı vatan dışında, bir kısmı içeride çeşitli minnetlerle yaşamış bu insanlar yakaladıkları hasımlarının hiçbirine hakaret etmediler, hiçbirini vurmadılar, dövmediler. Ali Kemal ile Pehlivan Kadri’nin makaleleri dışında hiçbirine sövülmedi. Bekirağa Bölüğü’nde babamı ve arkadaşlarını her gün görebiliyorduk. Konuşurken de yanımızda dinleyen kimse yoktu.


Milli Mücadele’den sonra inkılaplar sırasında İstiklal Mahkemelerine verilen siyaset adamlarına da hükmedilmiş en ağır cezalara rağmen insan haysiyet ve şerefine dokunacak baskılar uygulanmadı.


Fakat ne hazin tecellidir, aradan yıllar ve yıllar geçtikten sonra aynı insanların çocukları birbirlerine tarihte örneği az görülmüş maddi manevi hakareti reva görmekten çekinmediler; dün ordunun başkumandanı generaller, devlet ve hükümet başkanları, mebuslar, şairler, tarihçiler, yazarlar, yüksek memurlar, yüzlerce insan ayaklar altına alınarak dipçiklerle, tekmeler, tokatlar, yumruklarla, bir kısmının yüzü gözü kan içinde hapishanelerden hapishanelere sürüklendiler.


Halbuki insan haysiyet ve şerefine saygı prensibi dillerde ve kanunlarda baş tacıydı. Demek devlet şeklinde ve yazılı prensiplerde görülen ilerlemenin karşısında, ruhlarda, zihniyette, düşüncede büyük gerileme olmuştu. Bu, neden olmuştu? Bunun sorumlusu sebepler nelerdi?


Bu soruların cevaplarını ileride tarihçiler ve sosyologlar elbette araştırarak verecekler…”


Yıl: 2010.


Samet Ağaoğlu’nun yazdıklarının üzerinden 50 yıl geçti.


Ağaoğlu’nun yazdığı dönemlere ilişkin “eksik” ya da “fazlalık” bulabiliriz kuşkusuz.


Ancak bu, şu soruyu sormamıza engel değildir:


Dünden bugüne ne değişti?




Soner Yalçın
Odatv.com


6.3.2010

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.