27 Şubat 2010 Cumartesi

Sana dar gelmeyecek demokrasiyi kimler yapsın...

"Verelim gel sana padişahlık desek ona da sığmazsın"

Evet sayın vatandaşlarım.

Eğer şu yaşadıklarımızı "kaos" ve "kargaşa" olarak tanımlayanlardansanız sizde ciddi ciddi bir "algılama sorunu" var demektir.

Sizin gözünüz var ama görmüyorsunuz, kulağınız var ama duymuyorsunuz.

Memlekette tek bir sıkıntı varsa o da "ileri demokrasi hamleleri"nin çevreye verdiği rahatsızlıktan ibarettir.

Bu "değişim" ve "dönüşüm" hamlelerini kavrayacak zekadan yoksun olanlardansanız size söyleyecek tek bir sözümüz var: "Dönüşmezsen dönüştürürler gülüm!" Yani, ya seve seve, ya seve seve...

Ha bir de şu "köşe yazarları" mes'elesini de konuşmak lazım!

Bunlar var ya bunlar kendi ekmekleri ile oynuyorlar! Memleket demokrasiden "ileri demokrasi"ye geçiyor, oradan da "ultra demokrasiye" zıplatacağız, daha sırada bunun "mega"sı var, "ultrası" var, bu şarkı bitmez yani değerli arkadaşlar...

Lan kapmışsın bir köşe, olsana köşe!

Hal böyleyken ne yapıyor bunlar, daha hala...tövbe tövbe geriyorlar adamı böyle işte değerli arkadaşlar. Ondan sonra da diyorlar ki adam çok asabi! Asabi olmayıp da uysal koyun mu olacağız yani...

Ama suç sadece bunlarda değil ha, bunu da bilmek lazım.

Asıl suç bunları dükkânlarında hala barındıran patronlarında!

Ya bunların ekmeğini sen vermiyor musun kardeşim?

E öyleyse ne demeye hala bunları kapında tutuyorsun be!

Yolla gitsin, yolla gitsin! Bunu da mı biz öğreteceğiz size!

Zati sizde bir nebze akıl olsa yapıp ettiklerimizden kendinize bir ders çıkarırdınız...

Görmediniz mi Tekel işçilerine biz ne yaptık? Nasipsiz bunlar nasipsiz değerli arkadaşlarım.

Ulan sende azıcık, şu kadar şeye sürülecek akıl olsa bunu anlardın be!

Şimdi sen onların ekmeğini kesmezsen biz senin neyini keseriz ha, bunu hiç düşünmedin mi?

Biz ne yapıyoruz?

Dokunulmadık, ellenmedik,sıkılmadık ve hatta mıncıklanmadık bir şey mi bırakıyoruz?

Bırakmıyoruz, bırakmıyoruz, bıraktın diyenin de alnını karış karış ederiz alimallah sevgili kardeşlerim!

Bırakacaksak bu millet bize niye teveccüh gösterdi, bunu da bir düşünmek lazım yani!

                                               * * *
 Eh, hadi gözümüz aydın. Ne demiş atalar: "Kula bela gelmez Hak yazmayınca, Hak bela yazmaz kul azmayınca!" Şunu da ekleyelim de eksik kalmasın:


*Allah, Bazen Bir Zâlimi Diğer Bir Zâlimin Üzerine Musallat Ederek Cezâlandırır:

Allah'ın zulüm ve zâlimler hakkındaki bir sünneti/kanunu da bireyleri birbirine zulmeden bir toplumun başına yaptıklarının bir cezâsı olarak zâlim bir yöneticiyi ve yönetimi musallat etmesidir. "İşte kazandıkları (günahları)ndan ötürü zâlimlerden bir kısmını diğer bir kısmının peşine böyle takarız." (6/Enâm 129). Dolayısıyla Allah zulmün cezâsı olarak zâlimi zâlime musallat kılar o da onları zillet ve felâkete götürür. Nefsine zulmeden günahkâr zâlim halkına zulmeden zâlim yönetici ve ticaretinde insanlara zulmeden hilekâr tüccar gibi bütün zâlimler bu âyetin tehdit kapsamına girmektedir. Fahreddin Râzi bu âyetin tefsirinde şöyle der: Âyet gösteriyor ki halk ne zaman zâlim durumda olurlarsa Allah onlara başka bir zâlimi musallat eder. Bu zâlim yöneticiden (ve yönetimden) kurtulmak istedikleri zaman da zulmü terkederler. Hadis-i şerifte: "Nasılsanız öyle yönetilirsiniz" buyrulmaktadır (Tefsir-i Âlûsi 8/27). "Zâlim Allah'ın kılıcıdır. Yoldan çıkmış azgınları onunla cezâlandırır; sonra o zâlimden de intikamı alır.” (Hadis-i Şerif). Bu zâlimler için bir tehdittir. Eğer zulmünden vazgeçmezse Allah ona diğer bir zâlimi musallat eder. "De ki: 'Allah'ın azâbı size ansızın veya açıkça gelirse zâlimlerden başkası mı yok olur!" (6/En'âm 47)


(www.islamseli.com'dan...)


NOT: Üslubumuzdaki "değişim", "ileri demokrasi dönüşümünün"ün bir gereğidir. Farklı manalara çekilip çıkıntılık yapılmaması ihtaren duyrulur.

...

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.