17 Şubat 2010 Çarşamba

Hepsi de okumuş yazmış çocuklar

Sorosçu Laf Cambazlarının Şifreleri

Türkiye'de "DEĞİŞİME DİRENİLEMEZ" sloganı ile Türk Milletini beyin yıkama operasyonlarına tabi tutmakla görevli "toplama" ulemalar, "kavram" bombardımanlarının şiddetini giderek artırıyorlar. Hepsi de okumuş yazmış çocuklar. En son muhteşem "laf"larından biri de şu: "Türk Silahlı Kuvvetleri kendisini rejimin bekçisi olarak göremez! O, bu rejimin yarattığı bir unsurdur" Yani? Yanisi şu: Haddini bilsin ve "gayet demokratik" bir seçimle rejimin başına oturan, (burası önemli) arkasına halk desteğini almış olduğu için de, yaptıkları ve yapacakları her ne varsa "tartışılamayacak kadar" doğal ve meşru olan bir iktidarın kollarına kendisini bıraksın! Ne muhteşem, ne akıllıca, ne aydınca bir mantık! Tüh, nasıl oldu da bugüne kadar bunu düşünemedik! Tuş olduk, mat olduk, boşa düştük resmen!

Arkadaşlar, Türkçe söylersek anlaşılmama ihtimali var. O yüzden affınıza sığınarak"İngilizce" söyleyelim: "Is your mother beatiful?".

"DEĞİŞİME DİRENİLEMEZ", bu lafı çerçeveletip duvarınıza asın. Meali: "Tecavüz kaçınılmaz, zevk almaya bakın!" Allahtan yine de bunca cehaletimize rağmen hoşgörülü tavırlarını korumayı becerebiliyorlar da fırça çekerken yumuşak cinsini kullanıyorlar. Ee, bu da "okumuş, yazmış" olmaktan naşi bir erdem! Bizde o kadar "okumak, yazmak" olmadığından "bildiğimizi" bir fıkrayla anlatalım da bunların karşısında tamamen madara bir duruma düşmeyelim:

"Bir Aslan, bir Tilki ve bir Katır hasbelkader arkadaş olmuşlar, birlikte geziyorlarmış. Zaman ilerlemiş, karınlar acıkmış. Aslan ve tilkinin gözü katırda! Ama ne çare ki "arkadaş olmuşlar" bir kere. Birden aslanın aklına "parlak" bir fikir gelmiş: 'Yahu arkadaşlar, biz arkadaş olduk amma daha birbirimizin kim olduğunu bile bilmiyoruz. Hele önce biz kimiz, neyiz, birbirimize denk miyiz bir anlayalım', demiş ve Tilkiye dönmüş; "söyle ulan sen kimsin, anan kim, baban kim?" Tilki vaziyete uyanmış ve saymaya başlamış: "Benim anam falan dağdaki falan tilkinin kızıdır. Babama da falan dağdaki falan tilkinin oğlu falan tilki derler, ben de onların oğluyum." Aslan: Peki, tamam anlaşıldı, diyerek kendisi de aynı minval üzere seceresini sayıp döktükten sonra katıra dönmüş: "Sen, sen söyle bakalım Katır kardeş, sen kimsin, necisin?" Katır durumu anlamış, vaziyet fena..."Valla demiş; anam beni doğururken ölmüş. Yalnız ölmeden önce yanındakilere: Ben ölüyorum, ilerde geride bu çocuğa; 'kimsin, necisin" diye sorarlar, siz iyisi mi bunun şeceresini arka ayağına yazın da merak eden olursa oradan okusun...Bu sebepten kim olduğum orada yazılı, buyrun oradan okuyun", diye cevaplamış. Bu cevap üzerine Aslan Tilkiye dönüp: "Oku ulan!" demiş. Tilki uyanık, cevabı hazır: 'Valla efendim ben cahil bir adamım, okumam yazmam yok!' Aslan hiddetlenmiş: 'Ulan senden de hiç bir bk olmaz zaten, çekil şöyle!' deyip Katırın arkasına geçmiş. Geçmesiyle de çifteyi yeyip iki seksen yere uzanması bir olmuş!. Durumun vahametini uzaktan seyreden Tilki, bıyık altından gülerek şöyle mırıldanmış: 'Okuma yazma bilmek de bi skm değilmiş demek ki abi!'"

Bu "okuma yazma bilenlere" son olarak şunları söyleyelim: Evet, Türk Silahlı Kuvvetleri rejimin bekçisidir! Bu ülke ne kimsenin himmeti, ne de birilerinin birilerine minneti ile kurulmuştur. Ordu millet elele, kanla, irfanla kurulmuş, başkaca bir himmete ve birilerine minnete ise asla ihtiyaç duyulmamıştır! Ordu deyince aklına sömürge askerlerinden müteşekkil silahlı güçler gelenlerin, paralı gurka askerleri, "Blackwater" şirketinin silahlı organizelerini "ordu" kabul edenlerin bu milletin ruhuna vakıf olabilmeleri mümkün değildir. Ruh "can"dır, yaşar ve yaşatır. Ruhtan yoksun bir yapı ise "cansız" demektir. Taştır, değnektir ve olsa olsa ancak bir "can"ın elinde iş görebilen bir alettir!

Kalın sağlıcakla...

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.