5 Ekim 2009 Pazartesi

"ERGENEKON" MESELESİ VE "DARBECİLİK"

.

Eskilerin "feraset" dedikleri aslı "firâset" olan bir kelime vardır; 'anlayışlılık, çabuk seziş' anlamına gelir. Bu mânâda Türk milleti ferasetli bir milletti ama anlaşılıyor ki, bu "ferasetinden" çok şey kaybetmiş ya da kaybettirilmiş!




Kavramlar önemlidir, hele bir propaganda ustası için daha da önemlidir. Hedeflenen eylemlere ilk olarak "kavramlar" üzerinde "oynamalar" yapılarak başlanır. Yoğun ve bulanık bir şekilde zihinlere zerk edile edile insanları sersemleten, en güvendiği dayanaklarına bile artık şüphe ile baktıran ve muhatabını "hedef eyleme" müsait bir şekle sokmakta en etkili olan, işte bu "genetiği değiştirilmiş kavramlar"dır.

Gelelim "Ergenekon meselesi"ne...


Her ne kadar "medar-ı maişet motoru"nu bin bir güçlükle çevirmeye çalışmaktan başka bir şey düşünemez hale "getirilmiş" milyonlarca T.C. vatandaşından biri olsam da, "her şeye" rağmen "vatanımla" ilgili olan ne varsa "duyarlı" olmaktan kendimi alamıyorum ve "düz bir vatandaş" gözü ile soruyorum:


- "Darbe yapmak" ne demektir? Hangi eylem "darbe yapmak" olarak tanımlanır?


- "Darbe yapmak" sadece TSK'ya mahsus bir "eylem" çeşidi midir?


- Bir gün, bir başka devlet veya devletler, kendi çıkarları için bu ülkenin artık "başkalaşması gerektiği"ni düşünürse ve bu "başkalaştırma" işi için kendisine "içerden" uygun bir "partner"(!) ayarlayarak bir "başkalaştırma operasyonu" "başlatırsa", bunun adı ne olmalıdır?


- Böyle bir "başkalaştırma"ya karşı nasıl bir tedbir alınacağı ve tedbir almakla "yükümlü" kılınanların kimler olduğu Anayasa'mızda zikredilmiş midir? Zikredilmiş ise bu "önlemenin" adı nedir?


- Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran "kurucu irade", "Gençliğe Hitabe"sinde "dahili ve harici bedhahlar"dan niçin bahsetme gereği duymuştur? Demokratik(!) seçimler "bedhah"ları otomatikman "nötralize" eden bir sistem olma özelliğini mi haizdir?


- "Demokrasi" ne demektir? Demokrasi: "Halkın kendi iradesi ile kendi geleceğini belirlemesi" demek ise, emperyal sermaye; "emeksiz yemek" yiyenlerin yükünü "emek verip de yemek yiyemeyenlerin" boynuna ustaca bindirip, bu sayede "irade"yi alınır-satılır bir "meta" haline getirmişse ve bununla da yetinmeyip, "on line" seçim sistemi ile sonucunu "garantiye bağladığı" bir "seçim"le; ülkenin bir bölümünde yaşayan halkını, arkasına terör örgütünü almış bir siyasi(!) partinin tehdit ve şantajlarına teslim eden ve kendi ülkesinin topraklarına "gidebilmekle" övünebilen nurtopu gibi bir iktidar(!)ın doğumuna ebelik etmişse, bu yavruya "ad" bulabileceğiniz bir demokratik literatür var mı?


- Demokrasilerde, bir meclis hem yasama, hem de yürütme yetkisini haiz olabilir mi?


- "Seçilmiş dokunulmazlar", "atanmış sorumlulara" dilediklerince hükmedebilirler mi? Ya da; seçilmiş hükümetler; "devlet"e yani "devletin memurları"na ait yetkileri dilediği gibi gasp etme yetkisine sahip olabilirler mi?


- Böyle bir sistemde; bu ülkede "en kârlı yatırım"ın hükümetlere olan yatırım olacağını söylersek yanılmış olur muyuz?


- Bütün bu oldu bittilere karşı "neler oluyor?" demenin adı "darbecilik" mi olur?


- Son olarak: ERGENEKON soruşturmasında gözaltına alınıp 11 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Noel Baba Barış Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Karabulut; "Türkiye'ye atılan Ergenekon yalanının, Irak'ta bulunamayan kitle imha silahları ile hiçbir farkı yok. Fakat, anlayacaksınız ki amaç aynı!" diyor!


Siz ne dersiniz?


...

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.