17 Ağustos 2009 Pazartesi

"Sadece anla..."


Sizi, samimiyetle, anlamaya çalışıyorum.
Güneş gençliğinize doğmadan; hayatınızın en erken dönemlerinde; sabah ezanında küçük ayak bileklerinize ve ılık dirseklerinize soğuk suları siz vurdunuz ben değil...



O ezanlar alaca karanlıklara okunurken uykusundan namaza uyandırılıp ürperen benlik sizinkiydi benimki değil...

Televizyon ekranıyla tanışıp günümü kirletmeye başladığım yıllarda siz dimağınızı "ayeti kerime"lerle yıkıyordunuz. Cuma neşesi bende hafta sonu; eğlenceler, gezip tozmaktı...Cuma neşesi sizin kutlu farzınızdı...

Kendimi zorlayarak oruç tutmaya başladığım yıllarda ne kazayı ne sünneti bilirdim. "Çağdaş medeniyet olgusunun yarattığı" tektipleştirici aile kalıbı bu haymatlos ruhu doğurdu. Napıyım..?



Bir yandan da o aile usulca "vicdan" denen olguyu en derinime kazıdı.

Sizler büyük bir inançla; sarsılmaz bir iman ve terbiye edilmiş bir nefisle hayata atıldınız.Bu yola imanla baş koydunuz...

Bizler üniversite sıralarında o "çarpık" değerlerle daha da hemhal olduk. Hesabını vereceğimiz günahlar birikti. Bir yandan farkındalık arttı. Karanlıklar ve acılar doğruya; aydınlığa taşıdı kimimizi...

Şimdi durup bakıyorum. Anlamaya çalışıyorum. Günlerdir, haftalardır ne yazmaya çalşıyorum? Derdim ne? Ne anlatmaya çalışıyorum?

Memleket gerçek anlamda karıştı. Kaos bir adım ötesi bence...Hepimiz aynı geminin içindeyiz.

 
Çok basit tespitler yapıp basit sorular sordum...

Neden bu ülkenin tertemiz sularını içen bir Müslüman evladı kalkar da "asıl şeytan"a kulluk yapar?

 

Neden, "Amerika denen büyük şeytanla; müslüman katili bir küresel şebekeyle işbirliği yapıyorsunuz?" gibi temel ve basit bir soruyu sorduğunuzda ise hakaretler yağdırırlar.



"Fethullah Gülen, eli kanlı katil Dick Cheney'e adam yolladı mı?"



diye sordum.


"Bu iddiayı yalanlayın"
dedim.



Her türlü hakareti edebilirdiniz ama hiç ummadığım ve haketmediğim bir cümleye muhatap kılındım.

Bu iddiamın doğru olmadığını söyleyen Zaman gazetesi danışmanı sevgili (ki kendisiyle tanıştım ve benim için hâlâ muhterem bir insandır) Hamdullah Öztürk, sanırım beni kastederek "Gazeteci değil kendi nefsinin ajanı" demiş...


"Hasis nefsinin ajanı"
yargısı inanın çok ağır...



Elbette, nefsimden şikayetçiyim. Türlü günahlara gark oldum...Yüce Rabbim de affeder inşallah...Karanlıklardan aydınlığa çıkmaya ve türlü günahlarımın affına, çok da geç olmadan, Allah'ın hepimize emrettiklerine benim anladığım şekliyle itaat ederek ve sadece ona hesap verecek şekilde uğraşıyorum. O'nu kendimce kavradıkça islamın ruhunun en temel özelliğinin bir teslimiyet değil mutlak bir özgürleşme olduğunu hissediyorum. Bugün Türkiye'de o özgürlüğe her şeyden çok ihtiyacımız var. Ancak Türkiye köleleştiriliyor. Kim alet oluyor? O Müslüman çocuklar...

Onları bu kadar kızdırdığım şu iddiaya gelince...


"Dick Cheney'e mesaj verdiniz mi vermediniz mi?"

Görüşmeyi cemaat adına yapan kişi:
Turkish Cultural Center Başkanı Recep Özkan.

Görüşülen kişi:
Dick Cheney'nin "özel" danışmanı Christopher Haave...
Yer: New York...

Tarih:
Birkaç hafta önce......





Serdar Akinan / AKŞAM GAZETESİ / 29.02.2008



Evet,


Sayın Akinan'ın bu makalesine beklenen itiraz derhal(!) geldi. Aynen alıyorum:

 
"Evet makalenizi okudum. Ne yazık ki sizin düşüncelerinize katılmıyorum.Tabiki sizede hak vermek lazım nede olsa sizde davanız uğruna bunları yazmışsınız. Doğruluğu tartışılır. M.Fetullah Gülen gibi bir zata bu kadar yüklenmenizin nedenini anlayamıyorum.Gülen bir Türkiye sevdalısıdır, ve faaliyetleri de bunu göstermektedir.Örnek olarak yurdışında hizmet veren türk okulları gösterilenebilinir.Bu okulların nasıl yapıldığını biliyormusunuz? Fakiri zenginiyle bir birliktelikle yapılmakta. Yanlız sizler en küçük hadiseleri şişirerek kamuoyuna yansıttığınızda bir kaos ortamı oluşmakta. Sizin tabirinizce kırık iskemle gıcırtısına dünyayı ağaya kaldırma. Bu davanın büyüklüğü karşısında ezilmekten kendizi kurtarmaya bakın. Unutmayınki bu davanın arkasında Ya Müntekim Olan Hz.Allah(cc)vardır. Allah Hidayet Nasip Etsin.."

O zaman cevabımız şu olmuştu:

Okumanızı istediğim makalede yazılanlar, biz ve bizler gibi düşünenlerin, siz ve sizler gibi düşünenlere yöneltmiş oldukları "samimi sorular"dır.
Bu sebeble, biz sizlerden bizim fikirlerimize katılıp katılmadığınızı bilmeyi değil, bu sorulara aynı samimiyetle cevap vermenizi bekliyoruz.

İsterseniz o soruları tekrarlayalım:

Neden bu ülkenin tertemiz sularını içen bir Müslüman evladı kalkar da "asıl şeytan"a kulluk yapar? Neden, "Amerika denen büyük şeytanla; müslüman katili bir küresel şebekeyle işbirliği yapıyorsunuz?" gibi temel ve basit bir soruyu sorduğunuzda ise hakaretler yağdırırlar.

"Fethullah Gülen, eli kanlı katil Dick Cheney'e adam yolladı mı?"
diye sordum. "Bu iddiayı yalanlayın" dedim.
İkincisi, bizim davamız nedir sizce?

Irkçı mıyız, dinimize ve inancımıza karşı savaş mı açtık, herhangi bir dış kaynaklı güce hizmetkârlık mı yapıyoruz...Birilerinin davulunu mu çalıyor, birilerinin şakşakçılığını mı yapıyoruz?


Evet biz kimiz sizce?

Arkasında, Ya Müntekim olan Hz. Allah'ın (cc) olduğundan bu kadar emin bulunduğunuz ve "ABD bugün dünyanın en büyük gücüdür, onun hilâfına bu dünyada bir şey yapılamaz, öyleyse onunla iyi geçinmek gerekir" diye sizlere nasihat eden o zata sorar mısınız; müslümanım diyen bir kimse Yüce Allah'ın gücünden daha büyük bir güç olduğunu nasıl kabul eder?

"Şerrin gücüne boyun eğmek ve onunla iyi geçinmek"
Allah'ımızın mı, Onun alemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamber Efendimizin mi yoksa ebediyyete kadar Yüce Allah'ın hükümlerinin geçerli olacağını bildiren Kur'anı Kerim'in mi emridir?

Doğrusu biz, Allahımızdan daha büyük bir güç tanımayan ve milletimizden başka dayanak arama ihtiyacında olmayan insanlarız! Bize rehber olarak, Allah'ın Resulü Hz. Muhammed (S.A.V.) ve O'nun yüzü suyu hürmetine "alemlere" gönderdiği Kur'anı Kerim yeter! Zira, kendisi ile aramıza kimseyi koymamak, yine O Yüce Yaradan'ın emridir! Bu millete devamlı olarak, "ya Müslümansın ya da Türk, ikisinden biri olamazsın" dayatması yapanlar, girdikleri bu vebalin büyüklüğünü çok da hafife almış görünüyorlar!

Bir millete mensup olmanın insanın inancı ile ters düştüğü gibi bir fikri empoze ederek, o milleti başka milletlerin avı haline getirmenin vebali çok büyüktür, bilesiniz! Zira, insan inançlarını zaman içinde değiştirebilir, bugün müslüman olan, yarın (haşâ) Allah'ı inkâr edebilir, başka bir dine geçebilir! Hırıstiyan oldum diyebilir! Bunda bir mani var mıdır? Yoktur! Dün hıristiyandım bugün müslümanım diyebilirsiniz ancak, dün Türktüm bugün Alman oldum, İngiliz oldum derseniz adama gülerler!

Kısacası, inanç ve milliyet birbirlerinin alternatifi olamazlar! Bu yüzden de insanları Allah adı ile aldatarak onları Türk'üm demekten korkar hale getirmek bu millete yapılmış en büyük alçaklık ve hainliktir!

Bizler, bu ülkenin namus ve şerefini ayaklar altında kalmaktan kurtaran o aziz şehitlere ve batının, kendi menfaati söz konusu olunca her türlü melaneti yapmayı mübah sayan "gücü" karşısında boyun eğmeyen Mustafa Kemal'e daimi bir şükran hissi beslemeyi kendisine bir görev sayan, vatanımız adına yapacağımız işleri ; cemaat, tarikat, ideoloji, mezhep, hemşehricilik, etnik milliyetçilik tuzaklarına ve taassubuna düşmeden sadece Türk milletinin varlığı adına yapmaya ahdetmiş insanlarız!

Emperyalistlerin davalarına hizmet etmeyi "Büyük Dava" kabul edenlere söyleceğimiz tek şey şu evrensel gerçekliktir:

"Emperyalizmin ortağı olunmaz, köpeği olunur, uşağı olunur!"



Ve bizler de, onların davaları kendilerince ne kadar büyük olursa olsun, onun karşısında asla ve kat'a ezilmeyiz ve boyun eğmeyiz!
Ezilsek o zaman ezilirdik! Ezebilseler o zaman ezerlerdi! Çünkü bizim aslımız da bellidir, neslimiz de! Daha dün üzerimize saldıkları köpekleri taşla sopayla bu vatan topraklarından def edenlerin evlatları, babalarından daha mı geri kalacaklardı! Var mı dünyada böyle bir şey? Bu kadar kolay, bu kadar ucuz mudur bu iş?

Öyleyse, şükrolsun ki bizim alnımız açık, başımız dik!

Utanması ve ezilmesi gereken birileri varsa onlar da "Güç" bellediklerinin karşısında el açıp o "gücün" merhametine sığınmaya kalkanlardır!

Tarihlerinden, atalarından utanmıyorlarsa, Allahlarından, Kitaplarından, insanlıklarından utansınlar!

Bilmem anlatabildik mi!

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.