17 Ağustos 2009 Pazartesi

Ahmet Hakan'ın "Açılım Andı"(!)


Açılım andı


“Dağlarında kan akmasın memleketimin” diyerek açılım sürecine katkı sağlayacağıma...

30 yıla yaklaşan ve 40 bine yakın insanın ölümüne neden olan savaşın bitirilmesi için, sorunu çözmek şöyle dursun, bir başlangıç yapmanın bile mukaddes olduğunun bilincinde olacağıma...


Eksiği gediği gözlere sokup maraza çıkarmayacağıma...

Milletin duyarlılık alanlarını kaşıyarak bir “Türk sorunu” yaratmaya çalışanların oyunlarını bozmak için gayret göstereceğime...

“Bu işten kim kazançlı çıkar” diye hesaplar yapıp, “Tayyip çözeceğine çözülmesin daha iyi” diye düşünenler gibi davranmayacağıma...

Tayyip Erdoğan’ın ayağının kaymasını beklemek yerine, aldığı büyük riskin hakkını verip takdir edeceğime...

Hiçbir şey yapmayanların değil, eksik gedik de olsa bir şeyler yapmaya çalışanların yanında saf tutacağıma...

Süreci baltalayanların ölümden, kandan ve şiddetten gayri bir seçenek sunmadıklarını hiç aklımdan çıkarmayacağıma...

“On üçüncü çirkin adam” yaftasını boynumda taşımaya her daim hazır olacağıma...

Sırf açılım başarıya ulaşsın diye, AKP’nin son dönemde başka alanlarda takındığı “kibirli” ve “uzlaşmaz” tutumları gündeme getirmeyeceğime...
NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE ANT İÇERİM...

16.08.2009 / HÜRRİYET


 
* * * * *

PEKİ, AHMET HAKAN:Madem üzerine yemin edebileceğin bir namus ve şerefin olduğuna inanıyorsun, öyleyse şunlara da cevap ver! :

- 30 yıla yaklaşan ve 40 bine yakın insanın canına mal olan ve emperyalist maşalar eliyle icra ettirilen ve hangi maksada hizmet ettiğini bugün her ehli namusun bildiği bu terör faciasını hangi vicdanla, hangi namusla ve hangi şerefle “savaş” diye tanımlayabiliyorsun!

- Dağlarda kan akıtanlar kimlerdir? Binlerce vatan evladını genç yaşlarında toprağa düşüren bu alçaklık öyle “ortaya karışık romantizm” edebiyatına malzeme edilecek bir iş de değildir! Öyleyse, namusuna ve şerefine, bunların kim olduğunu ‘adlarıyla, sanlarıyla’ söyle!

- Milletin duyarlılık alanlarını kaşıyarak bir “Türk sorunu” yaratmaya çalışanların oyunlarını bozma yeminleri ediyorsun.

- Haklısın!

- Bu milleti bir koyun sürüsü haline getirmek için az gayret sarfetmediniz!

- Onu o gözle görmek, göstermek için az sevda çekmediniz!

- Asırlardan bu yana süzülüp gelmiş bir milli karakteri yok saymak için atmadığınız takla, yapmadığınız soytarılık kalmadı!

- Türk’üm demeyi bile bu millete çok gördünüz!

- Tarihinin hiç bir döneminde kimseyi aşağılamamış, her gelene gönlünü ve sofrasını açmış, ekmeğini paylaşmış, devletinin her türlü mihneti üzerine yüklenmişken, kendi vatanında yarı aç, yarı tok yaşamaya mahkûm edilmişken bile devletine asla asi olmamış, tevekkül ve tevazuunu bir an bile olsun bırakmamış, kendi bayrağını çiğneyenlerin dahi bayraklarının ayaklar altında kalmasına razı gelmemiş, asırlarca kendisine diş bileyenlere dahi kin tutmamış bir milletin, elinde kalan şu son vatan parçasına hayasızca göz dikenlere karşı duranlar mı şerefli ve namuslu, yoksa onları “Türk sorunu” yaratanlar diye hedef gösterenler mi?


İçinde şeref, namus, insaf ve izandan en ufak bir kırıntı dahi kalmışsa, o kırıntılar senin doğruyu söylemene kâfi gelecektir!

- “Bu işten kim kazançlı çıkar” hesapları da yapmayacakmışsın! Aferin! Hayatını kâr/zarar denklemleri ve pazarlıklar üzerine kurmuşlar için oldukça önemli bir iddia! Sorun şu ki; bizim kültürümüzde, yani Türk’ün kültüründe; kâr/zarar hesapları, alınır satılır emtialar için konu olabilir. İşte onun için M. Akif:

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Diyor!

Mevzubahis olan vatanımız olunca ve vatan da bizim için namusla denk olduğundan, bu konuda biz Türkler çok kıskanç oluruz pek sayın Hakan! Ve dolayısıyla o dünyaca malûm olan tevazuu ve hoşgörümüzden eser kalmaz! Bizim bu tarzda düşüneceğimizi güya bilmezden gelerek, ancak birilerinin kaşıması ile Türklüğümüzü hatırlayabileceğimizi ileri sürmek, TÜRK'ü bu kadar hafife almak ihtiyacının bir tezahürü değilse nedir?

Önce bir sorun yaratıp sonra da al bunu çöz diyenlerin iddialarına eblehçe kanabilecek tiplerden olmadığınız açık! Koyun sürülerini mezbahaya sükûnetle götürmek üzere hazırlanmış bir "KÖSEMEN" olduğunuzu ise "gören" görüyor!

Falan veya filanın "açılım"ını kutsal bir işmişçesine desteklemenin ve bunun için yeminler etmenin Türk milleti ile bir ilgisi olamayacağına göre, bu türden mesajları; ilgililerine doğrudan iletmeyi denemenizin daha yerinde bir iş olacağını haddimiz(!) olmayarak tavsiye eder, bu girişiminizin, umduklarınıza sizi kavuşturmakta faydalı olması dilek ve temennisinde bulunmamıza her ne kadar "kanımız" mani olsa da, sevdiklerinizle(!) aranızdaki muhabbetin artmasını dilemekte bir manimiz olmadığını bilmenizi rica(!) ederiz!


...

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.