27 Ağustos 2009 Perşembe

‘Birbirimizi anlamak’ sözü bölücülüktür





















AKP’nin seçim zaferi kazanmasından sonra kendilerini bir anda sosyal analizciler yerine koyan, çoğu da aslında AKP’li olmayan ama sözde demokrasi adına tüm değerlerin yerle bir olmasına destek veren çevrelerdeki en moda tartışma konusu “Birbirimizi anlamalıyız, bir arada yaşamalıyız” söylemi.

Hemen söylemek istiyorum; bu söze kelimenin tam anlamıyla deliriyorum.

Ne anlama geliyor “Birbirimizi anlayalım” sözü?

Siz kimsiniz?
Biz kimiz?
Birbirini anlamak zorunda olanlar kimler?

Türkiye’de bugüne kadar hiç bilinmeyen insanlar vardı da onlar mı ortaya çıktı?

Yoksa Türkiye’de bazı insanlar hiç dikkate alınmıyordu, adeta mağaralara hapsedilmişlerdi de onlar mı ortaya çıktı?


Veya Türkiye’nin bir bölümü kölelerden oluşuyordu da onlar özgürlüklerine mi kavuştular?

*(Bugünlerin nasıl hazırlandığını görmek bakımından yayınlamak gereği duyuyorum)



Hiçbiri olmadı aslında.

70 yıl, 40 yıl, 20 yıl, 10 yıl, 5 yıl önce bu ülkede kimler yaşıyorsa yine onlar var.

1950’de DP’ye kim oy verdiyse şimdi de aynı insanlar oy kullanıyor. 1965’te Demirel’i iktidara getiren kimse yine o insanlar bu ülkede. 1979’da Ecevit’e yüzde 43 oy verenler de aynı insanlar. Bu insanlar 1983’te Özal’ı tek başına iktidara getirdi. 1993’te Demirel’e emanet oylarını verenler de onlar. 1995’te ANAP’la DYP’yi kafa kafaya bu insanlar getirdi. 2002’de oylarını AKP’ye kaydıranlar da onlar.

Peki o zaman şu “birbirimiz” ne demek oluyor?

Kendilerine demokrat diyen ve topluma kendi diledikleri gibi kesip biçtikleri elbiseyi giydirmek isteyenler, bu söylemi kullanarak aslında Cumhuriyet’in toplumun bir bölümünü yok saydığını, ezdiğini, sömürdüğünü anlatmaya çalışıyor.

Bu görüşe göre güya Cumhuriyet kadroları, laikliği kullanarak halkın din duygularını yok etmek istedi, insanların önemli bir bölümünü inancından, geleneklerinden kopardı. İlk kez şimdi, o da demokrasi sayesinde Türkiye’nin yarısı ayağa kalktı ve bu duruma son verdi.

Ama bunu söyleyenlerin ciddi korkuları da var. Örneğin Türk Silahlı Kuvvetleri’nden korkuyorlar. Kendilerine göre halkın yarısına yakınının Cumhuriyet’e ve ilkelerine bağlılıklarından çekiniyorlar.Bu nedenle “Birbirimizi anlayalım” söylemiyle güya bir hoşgörü ortamı yaratmaya, böylece tehlikeyi uzak tutmaya çabalıyorlar.

Bu, Türkiye’yi parçalamaya yönelik bir bölücülüktür.

Türkiye’nin asla böyle bir sorunu yoktur.

 Can Ataklı / gazetevatan.com / 01.09.2007


0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.