17 Ağustos 2009 Pazartesi

"Bir şartla ben de Fethullahçı olacağım"


























RIZA ZELYUT'UN MAKALESİNDEN BİR ALINTI:

"Hürriyet Gazetesi'nde Ahmet Hakan'ın verdiği bilgiye göre, Fethullah Gülen, bu ülkede kadın-erkek ilişkisine ait bir fetva vermiş (görüş bildirmiş). Kendisi dinsel konularda otorite kabul edildiğinden bu görüş, fetva yerine geçiyor.

Fetvanın özü şu:

'Kuvvetli zayıfı her zaman ezer!' düşüncesi zalim bir felsefeyi yansıtır.



Erkeğin kadını dövmesi de böyle bir zalimliktir. Kadın; kendisini döven kocasına karşı aynı şekilde, hem de misliyle karşılık vermeli, bunun için gerekirse, judo, tekvando ve karate de öğrenmelidir.


Dövmeye karşı savunma, meşru müdafaadır. Kendisini döven birisine karşı savunma yapmamak aslında bir suçtur.

Yukarıda özetlediğimiz bu fetvaya kimsenin itiraz etmesi mümkün değildir. Biz de böyle bir bakış açısını alkışlıyoruz.
İSTEDİĞİM NE?
Önce; o fetvayı genelleştirelim: Fethullah Hoca; burada güçlüye karşı zayıfın yanında yer alıyor. Ezen güce karşı ezilenin kendisini savunmak için her yola başvurmasını öneriyor. Ayrıca; ezilenlerin kendilerini savunmamasını bir suç gibi gösteriyor. Böylece, her şartta direnmeyi teşvik ediyor. Hem de karı-koca ilişkisi gibi gayet nazik bir konuda...

Bir kez daha alkışlıyorum.


Açıklıyorum: Fethullah Hoca, yukarıdaki fetvasını, Amerika'nın Irak'la olan ilişkisine de uyarlasın, başka bir şey istemiyorum. Ben de Fethullahçı olacağım. Buna namus sözü veriyorum.

Yapacağı şöyle bir açıklama yetecek:' Kuvvetli zayıfı her zaman ezer!' düşüncesi yanlıştır. ABD yöneticileri güç kullanarak Irak'ı ezmektedir; bu zalimliktir. Irak halkı, ABD salırısına bildiği her yolla, hem de misliyle karşılık vermelidir. Irak halkının ABD'ye direnişi, onun meşru müdafaasıdır. Iraklıların ABD'ye direnmemesi aslında bir suç olur.'

İşte bu kadar basit: Kendisini döven kocasına karşı, kadını judo, karate öğrenerek karşı koymaya davet eden Fethullah Hoca; bir Müslüman olarak; Müslüman Irak halkını orayı yakıp yıkan Amerika'ya karşı direnişe çağırsın istiyorum. Bu direniş çağrısını da bütün dünya alkışlayacaktır. Şöyle bir çağrı hoş olmaz mı? Ey Iraklılar! Amerikan yönetimi, kuvvetliyim zayıfı ezerim diyerek ülkenize girdi. Bu zalimliktir. Ülkenizi yakıp yıkan, bir milyondan fazla yurttaşınızı öldüren Amerika'ya karşı her yolu kullanarak direnin. Bu direniş sizin doğal hakkınızdır. ABD'ye karşı direnmeniz değil direnmemeniz suç olur.

İşte sadece bunu istiyorum. Acaba bir Müslüman olarak bunu istemem çok yanlış mıdır?



Kendisini Müslümanların lideri gibi gösteren birisinin Irak'ta bir milyondan fazla insanı katleden; camileri bombalayan; kadınların ırzına geçen Amerikalılara karşı böyle bir çağrı yapması çok mu yanlış olur?

İşte tekrar ediyorum: Fethullah Hoca; zalim kocaya karşı verdiği fetvayı Amerika'ya karşı da versin; namus sözü ben de Fethullahçı olacağım. Kendisine 'Çağımızın İbni Kemal'i!' unvanını vereceğim...



Yoksa, böle bir açıklama yapmazsa, bu fetvayı da 'Türban teferruattır!' biçiminde verdiği fetva gibi bir takıyye ürünü kabul edeceğim. Ve 'Devletin kılcal damarlarına kadar sızın, zamanı geldiğinde ortaya çıkarsınız!' biçimindeki o talimatının bir devamı sayacağım.

Buyurun efendim, işte at hendek işte deve..."


Rıza Zelyut / Güneş Gzt. / 28.10.2008

(Foto: F. Gülen, Siyonist teşkilatı ADL'nin yetkilileri ile)
Peki benim tek şartım ne?

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.