20 Ağustos 2009 Perşembe

BEDELİ NE OLURSA OLSUN!!!, ÖYLE Mİ?
















BEDELİ VATAN OLSA DA MI?


Nesillerdir kemiklerine, iliklerine kadar işlemiş "Türk Düşmanlığı" ile içlerinin kavrulduğunu tarihin tescil ettiği damgalı sapkınlar, Mustafa Kemal'le kemale erdirilen bu milleti bütün köklerinden koparıp, parça parça köpeklerin önüne atmak zamanının nihayet(!) geldiğini düşünerek sevinç gözyaşları döküyorlar. 


Gözlerini karartan kinleri, ellerini ayaklarına dolaştırıyor, ellerine verilen talimatların bile sırasını şaşırıyorlar, sonra söyleyeceklerini önce söylüyorlar! Önce "Kürt Açılımı" diyorlar, sonra kıvırıyor, "Demokratik Açılım(!)" diyorlar.


ART TV'ye bağlanan Ozan Arif, şöyle feryat ediyordu:


"Bedeli vatan olan şeyin adı nasıl demokrasi olabilir?!"


Evet, nicedir her türlü zehirden ve pislikten imal ettikleri bu iğrenç nevaleleri janjanlı ambalajlara sararak bu millete yutturuyorlar! Ancak öyle görünüyor ki, milletin midesi artık bu iğrençlikleri kaldırmaz oldu, bilmeden yutanlar da şükür ki, tekrar kusmaya başlıyor!


Bu arada, bundan daha "elim ve vahim" olmak üzere, milletin başına bu çoraplar örülürken, örenlere destek vererek, demokrasi adına uysallık gösterileri yapanlar şimdi televizyonlara çıkıp avurtlarını şişire, ne dedikleri bile doğru düzgün anlaşılmaz bir halde naralar atıyorlar! Geçti beyim geçti!..Siz o hikayeleri yiyecek birilerini bulabilirseniz onlara anlatın! Attığınız iplere de kirlettiğiniz çamaşırlarınızı yıkayıp serin!


Her noktasına şehitlerinin adı çivi gibi çakılmış, her karışı şehit kanları ile sulanarak Türk milleti adına tescillenmiş bu vatana bu millet ne kimseyi ortak eder, ne de uyduruk demokrasi safsatalarıyla elinden kaptırır! Anladınız mı! 


Haydi öyleyse, haydi başka kapıya!







...

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.