10 Ağustos 2009 Pazartesi

"BATI'NIN SÖZDE MEDENİYETİ VE ONUN EVRENSEL DEĞERLERİ"(!)


(Dink Cinayeti nedeni ile bizi denetleyen(!) AB temsilcilerine 10.07.2007'de kaleme alınmıştır)


Şimdi, dişleri ve pençeleri arasında binlerce yıllık vahşetin kırıntıları halen duran "BATI"nın, "evrensel değerler" diyerek "ahmaklar denizine" salladığı zokayı yutmakta son derece heveskâr davrananlarının şunu iyice kafalarına sokmaları gerekir ki: İnsan haklarını daima "Teorik" olarak kabul etmiş ve kendi çıkarları sözkonusu olduğunda onu kaldırıp bir tarafa atmış olan BATI, savunur göründüğü "insani değerlere" en başta kendi değer vermeyerek bu konuda kendini fazlasıyla ispat etmiş bir "sözde" medeniyettir.


Bunca kanın (haksız yere) defalarca döküldüğü ve tarihler boyunca dökülmek zorunda bırakıldığı şu mübarek topraklarda yaşayan insanlar, tarihten bu yana uğradıkları bütün haksızlıklara, zulümlere ve çektikleri bunca acıya rağmen "kindar" olmamışlar, aksine bütün yaşadıkları bu acıları "Allah düşmanıma bile göstermesin!" diye, (dahi) dua ederek, büyük bir olgunlukla sinelerine çekmişlerdir. Dolayısıyla bu millet kalleşçe cinayetlerden haz duyacak kadar korkak ve aciz değildir! Provakatif amaçlarla işlendiği alenen belli olan bir cinayet üzerinden bu millete nasihat verir gibi konuşmak da bu millete bir hakarettir. Çünkü TÜRK, Türk olduğundan beri düşmanına karşı; "puştça" bir zafer kazanmayı kendine bir "zûl" kabul etmiştir! Mertçe kazanılmamış bir galibiyetin bizim nazarımızda bir kıymeti harbiyesi yoktur! İşte bunun için bu millete meydan okuyan her kim varsa o, "er meydanına" DAVET edilir!....Görülecek bir hesap varsa "o meydanda" görülür!


Bilmem anlatabildik mi?

0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.