1 Ocak 2009 Perşembe

Bu da Kayıt Dışı Diplomasi!..

Kayıt Dışı Ekonomiyi Bilirdik De


Kayıt dışı ekonomiyi bilirdik de, kayıt dışı diplomasiyi bilmezdik… Çok şükür AKP iktidarında bunu da öğrendik… Hükümet kimle ne görüşüyor, görüşmelerinde taahhüt mü veriyor, görüşmenin amacı, içeriği nedir gibi soruların yanıtsız kaldığı, kayıt altına alınmayan bir görüşmeyi başka tarifle izah etmek mümkün değil maalesef... Kayıt dışı yapılan bu görüşmelerin milletten gizli yapılması bir yana, devlet geleneği ile bağdaşmayan uygulamaların gayretle devam ettirilmesi sonucunda yapılıyor olması da önemli...

İşte bu açıklamaya örnek teşkil eden son görüşme de, Başbakan’ın CIA Başkanı David Petraeus ile olan görüşmesidir… CIA Başkanı’nın açıklaması olmasa bunu da öğrenemeyecektik…


CIA Başkanı David Petraeus demişken, 2003’e dönmekte yarar var..

4 Temmuz 2003’te, Irak’ın kuzeyindeki Süleymaniye kentinde bulunan 11 Türk askerinin ABD askerleri tarafından başına çuval geçirilerek gözaltına alınıp, Süleymaniye’den Bağdat’a götürülmesi ve 60 saat sonra serbest bırakılması emrini veren,


Bu icraatından sonra ödül olarak önce Afganistan’daki NATO güçlerinin komutasına, sonrasında da ABD Senatosu tarafından CIA Başkanlığı’na atanan, görevine başlamadan önce de ilk ziyaretini 2011’in Temmuzunda Türkiye’ye gerçekleştiren Orgeneral Petraeus’u hatırlamakta yarar var… 

Olaya önce devlet geleneği açısından bakarsak, CIA Başkanı’nın muhatabı MİT Müsteşarı’dır. Devletin itibarı ve düzeyi bakımından Başbakanın görüşmesine gerek yoktur… CIA Başkanına iletilmek istenen bir konu varsa, bu müsteşar aracılığı ile iletilir… Ancak ne var ki Başbakan, hem devlet geleneğine uymayarak hem de görüşmeleri gizli ve kayıt dışı tutarak CIA Başkanı ile görüşmüştür…

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ ın bu görüşmeye yönelik açıklaması ise şöyledir…


“CIA, dünyada dikkatle izlenen bir istihbarat örgütü… Ülkemizi ziyaret eden böyle bir kurumun başında olan kişiyle en azından MİT Başkanı’nın görüşmesi kadar, Sayın Başbakan’ın da sormak istediği konular varsa kendilerini kabul etmesinde bence hiçbir sakınca yok.”

O halde işin bir de esasına bakalım… 


Bizim bildiğimiz, ziyarete gidenin bir maksadı, muradı vardır… Ya özlemiştir, özlemini giderecektir; ya herhangi bir talebi vardır, yerine getirilmesini isteyecektir; ya da bir derdi vardır, çaresini isteyecektir... 


Yani, ziyarete gelen sizden bir şey ister, siz bir şey istemezsiniz… Hele de gelen CIA Başkanı ise…
CIA demişken bu noktada Prof. Dr. Nurullah Aydın’ın Küresel Güç Oyunları kitabından bir paragrafı aktarmak yerinde olacaktır…

“CIA; 16 bin ajanı, 4 milyar dolarlık bütçesi, ülke dışında binlerce ajanı ile 1940’larda kurulmuştur. CIA Başkanı George Tenet “Bizim işimiz gün geçtikçe teknolojik oldu ama görevimiz her zaman aynı. Biz casusuz, gizli işlerle uğraşırız, bunun için de gizli ajanlarla çalışırız.” derken, dost ya da dost olmayan ülke ayrımı olmadığını belirterek “ABD’nin yaşamsal çıkarları yalnız bize karşı olan ülkelerle değil, bizim için hiç tehlikeli olmayan dost ülkelerde de söz konusudur.” diyerek hedef belirlemesini net ortaya koymaktadır. “ (S.34-35)

Öyleyse, CIA Başkanı Petraeus’un ziyareti, bu bilgiler ışığında ve geçtiğimiz günlerde ABD Başkan Yardımcısı’nın Türkiye’ye gelip “İsrail’in güvenliği bizim için her şeyden önemli” sözleriyle birlikte değerlendirildiğinde CIA Başkanı’nın, Başbakan Erdoğan’la özlem gidermek için Türkiye’ye gelmediği anlaşılabilir… O halde taleple gelmiştir… 


Peki nedir bu talepler?..


Ziyaretin kokusu yakında çıkar ama tahmin yürütmek hiç zor değil…


ABD Irak’tan çekilirken Irak’ın kuzeyini Barzani ve Talabani’ye bırakarak, Kuzey Irak’taki fiili duruma meşruiyet kazandırıp, Türkiye’nin başını belaya sokmuştu... Başı belada olan Türkiye aracılığı ile Arap Baharı’nı Suriye’de de açtırmak istiyor. Bir yandan da İran’ın nükleer füzelerine karşı Malatya’ya üs inşa ediyor. Kısacası, Ortadoğu uzun zamandır kaynayan kazan misali…

Dolayısıyla ABD, Mehmetçiğin Suriye’ye girmesini, İran’la Türkiye’nin çatışmasını ve sonuçta bölgede Kürdistan’ın kurulmasını ve bu sürecin hızlandırılmasını yani, kaynayan kazanı karıştıracak kevgir olmasını talep etmiş olabilir. Bu olası talepleri, CIA Başkanı, her ne kadar İmralı ile Kandil arasında iletişimi sağlayan mevkidaşı MİT Müsteşarı ile görüşüp iletmişse de; ABD yönetimi talebin, Başbakan Tayyip Erdoğan’a CIA Başkanı ajan Petraeus tarafından bizzat iletilmesini daha münasip görmüş olmalı…

ABD’nin Türkiye’ye münasip uygulaması budur da, bizim merakımızın ve sorumuzun muhatabı Başbakan’dır… O halde soralım…

Sayın Başbakan, CIA Başkanı ve ajanı, çuvalcı general David Petraeus ile yaptığınız bu görüşmeyi, milletin temsilcisi ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak değil de BOP Eş Başkanı olarak yaptığınız için gizli tutmuş olabilir misiniz?..


Özlenen Deniz İNANÇ / 15 Mart 2012

Haberokur.com 






0 yorum:

Yorum Gönder

 

"Allahsız Oğlu Allahsız"

Firavunların Laneti ile Damgalandı: "Allahsız Oğlu Allahsız" - Açık İstihbarat

Sizi artık ne gücünüz, ne malınız mülkünüz, ne gizli hesaplardaki paranız, gizli ortaklıklarınız, sansürünüz, RTÜK'ünüz, her yıl yenisini yaptırmakla övündüğünüz hapishaneleriniz, eteğinizi öpen basınınız, biat etmiş yargıçlarınız, silah arkadaşları bin bir iftirayla tutuklanırken size topuk selamı veren generalleriniz;

Ne öfke ve kin kusan diliniz, korku filmine dönen çehreniz, yalakalarınız, dalkavuklarınız, jurnalcileriniz, gaz bombalarınız, özel yetkili mahkemeleriniz, 'akilleriniz'...

Allah'ı kandırmak, güya günahlarınızın kefaletini ödeyip sıyırmak amacıyla, halkın parasıyla inşa ettirmeye giriştiğiniz cami-mabed'leriniz..

Hiç birisi kurtaramayacak demektir...

Devamı...

Perdenin arkasında hava kötü

Sürece Diyarbakır'dan bakınca...


Örgütün gizli ajandasını anlamamız
için son iki gün içinde yerinde teyit ettiğim üç noktayı kayda geçeyim:

1- Örgüte katılım artıyor.Yeni yapıda rol almak için dağa çıkanlar artıyor. Burada örgütün şöyle bir taktiği var. Çekilme adı altında gidenlerin ciddi bir kısmı bu yeni katılımlar. Bir yandan da tecrübeliler içeride bekletiliyor. Hem bölgedeki koordinasyonu yapıyorlar hem de olası bir yol kazası sonrası çatışmaya hazır bekliyorlar. Plana göre ekime kadar tecrübeliler çıkmayacak. Sonra da kar kış bahanesiyle kalmaya çalışacaklar.

2- PKK ağır silahlarını ve bombaları belli bölgelerde depoladı.
Etraflarını da bubi tuzakları ve mayınlarla çevirdi. Dolayısıyla ihtiyaç halinde lojistik sorunu yaşamayacak. Asker bir şekilde buralara girmek isterse de ağır zayiat verecek.

3- Örgüt bu süreci legalleşme dönemi olarak gördüğü için önceki gün yeni bir kampanyanın startını verdi. Bundan sonra herkes evine ve işyerine Öcalan posterleri asacak.

4- Örgüt uyuşturucu ekimine hız vermiş. Diyarbakır kırsalı esrar tarlalarıyla dolu. Diyarbakır neredeyse suç ihraç ediyor. 'Nasıl olsa çözüm sürecindeyiz operasyon olmaz' diye köylüleri de baskı altına almışlar.

Başka örnekler de vermek mümkün. Yani örgüt bir yandan çözüm/barış diyor ama öbür taraftan başka bir ajandanın yol haritasını uyguluyor.